Çocukluk arkadaşıymdın sen. Beraber büyüdük, aynı yıl ilkokula başladık. İlkokuldan sonra yollarımız ayrıldı. Ben eğitime devam ederken, sen çiftçilik yapmaya başladın. 30 yıla yakın Elazığ Ortaharman Köyü arasında minibus sürücülügü yaptın. Her gün iki sefer Elazığ'a yolcu taşıyordun. Hiç kimsenin kalbini kırmadan hizmet ettin. Bu arada sana hiç trafik cezası yazılmadı. Hatta teşekkür belgesi aldın.
***
Sohbetine doyum olmazdı. Kadirşinas bir insan idin. Emekli olduktan sonra da köyünden hiç ayrılmadın. Sakin bir hayat sürmeyi ilke edinmiştin. Sevenin çoktu. Çünkü gönül insanı idin. Kimseyle sorun yaşamadığın söylenirdi hep. Ne kadar selam verenin vardı. 3 aydır köyde yaşıyorum. Her sabah "Günaydın" der hal hatır sorardın. Çevre köyler senin dürüst, fedakar, yardımsever ve şahsiyetli bir insan olduğunu söylüyordu.
***
Güven veren bir yapıya sahiptin. Yoksula yardımelini uzattığın için çok da seviliyordun. Paraya kıymet vermezdin. Ekmeğini herkesle bölüşerek yerdin. Herkes senin iyiliğınden bahsediyordu. Nükteli konuşmana bayılıyorduk. Ne keyifli bir insan idin sen Haydar kardeş. İç dünyadan kırgınlık, dargınlık ve küslük yoktu.
Barış insanı idin. Doğaya da hayran olduğun söyleniyordu. Yörede sıkmadığın el yoktu. Kısacası harika bir insan olmanın erdemligini yaşadın.
***
Takvim yaprakları 31 Ekim 2025 Cuma gününü gösteriyordu. Akşam saatleriydi. Davara yem veriyordun. Seslendim, "Kendini fazla yorma. Biraz mola ver, gel çay içelim" dedim. "Geliyorum" dedin ve elindeki sepeti yere bıraktın. Birlikte çay içtik. Sonra ağıla geri döndün. Ineklere yem verdin. Ağıldan çıkarken hava biraz kararmıştı. Ben de içeri geçtim. Akşam yemeginde iken ambulans sesi duyuldu. Kapıya çıktığımda seni ambulansa aldıklarını gördüm, yüreğime kor düştü. Ağlamaklı bir sesle, "Ne oldu Haydar kardeşime" diyebildim. Koşarak geldim ama sen konuşamıyordun. Doktor kalbini çalıştırmak için çok uğraştı. Masaj yaparken birara gözlerini açtın, nefes alabildin. Ambulans hareket etti.
***
Muhtar Ertan Öztürk, minibüsü ile ambulansı takip etti. Ancak minibüse binemedim. Yüreğimin sızısı beni alıkoydu. Komşuların ağlama sesi her yerde duyuldu. "Haydar Ağabey kalp krizi geçirdi, doktor müdahale ediyor, kalbi yeniden durdu, müdahale devam ediyor" dediler. Köy halkı kapının önünde toplandı Haydar Ağabey için dualar edildi fakat aradan yarım saat geçince Tunceli Devlet Hastanesi'nde acı haber geldi. Haydar Irgıt yaşama veda ettiği dillendirildi. Acımız ikiye katlandı. İyi insan olmak böyle bir şey. Etrafıma bakındım gözyaşlarına hakim olmayan tek köylü yoktu. Hıçkırıklara boğulan insanlar ağıt yakmaya çoktan başlamıştı bile.
***
Haydar Irgıt sen ne güzel insan idin. Ne kadar sevenin vardı ki gittiğin yerlerde ayakta karşılanırdın. Daha çocuktuk merhum annen "Sen oğlumun arkadaşısın benim de manevi evladımsın. Haydar neyse sen de benim için osun" demişti. Ölünceye kadar beni senden ayirmadı. Bir lokma ekmeği boluserek yerdik.
***
Bugün kardeşim Haydar Irgıt'ı kaybettim. Derin acıyı yüreğimden hissediyorum. Nefes almaktan zorlanıyorum. Ne diyeceğimi, ne yazacağımı bilemiyorum. Zaten gözlerim yorgun ve nemli. Kıymetli kardeşimi yarın( pazar günü) anne ve babasının yanına defnedecegiz. Sana güle..güle diyemiyorum. Ancak beni hiç incitmedin. Kardeşim değildin ama kardeş kadar bana yakın idin.
***
Dedim ya! Yarın seni sonsuzluğa uğurlayacağız. Ruhun şad mekanın cennet olsun. Toprak tenini incitmesin. Nur içinde uyu değerli kardeşim. Hakkını helal et. Varsa bir hakkım anne sütü gibi helal olsun.