1856 yılında İstanbul’da doğdu. Babası, bir Macar subayıydı. Osmanlı’ya sığınarak Müslüman oldu. Bu yüzden Macar Osman Paşa olarak bilinir. Osman Paşa musikiye düşkündü
Nigâr Hanım bir Fransız okuluna gönderildi. Piyano çalmayı, Fransızcayı ve yabancı arkadaşlarından Rumca, İtalyanca ve Ermeniceyi öğrendi. Okul bitince evde özel ders almaya devam etmesine karar verildi.
Yazmayı da severdi Nigar. “Elem Teraneleri” ismiyle yazdığı şiirleriyle hem kadınları cesaretlendirdi, hem erkekleri etkiledi. Batı edebiyatı etkisinde şiir ve düzyazı yazan ilk kadın oldu.
Hastalandı; doktorlarının seyahat tavsiyesiyle bir çok ülkeyi gezdi. Balkan Savaşı başlayınca İstanbul’a döndü.O günleri şöyle anlatıyordu;“Bugün, en büyük aşkım vatanımdır. Onun geleceğini bu kadar karanlık gördükçe ağlamadığım gün geçmiyordu.”
Adetlerinde Avrupalı ama zevklerinde kibar bir Türk hanımıydı. Her hafta Salı günleri konuklarına açtığı evinde. entelektüel bir hava yaşanır, şiirler okunur, sohbetler edilir, musiki dinlenirdi.
Nigâr okuldan alınışından beş ay sonra, çocuk yaşta, uzaktan akrabası İhsan Bey ile evlendirildi ve hayatında karmaşalar başladı. Serseri çıktı İhsan Bey.
14 yaşında, böbreklerinden hastalandı. Bu arada dört çocuk sahibi oldu.
Hastalığı sebebi ile Büyükada’ya gidince, kocası ile olan ilişkisi iyice bozuldu. Çocuklarını da göremiyordu. Çocuklarını görmek için kocasına döndü ama ancak üç ay dayanabildi Sürekli ayrılıp, birleşiyorlardı. Ancak hiçbir zaman mutlu olamadı. Kocası hayatını kumarhanelerde, zevk gecelerinde geçiriyordu. Hayatı boyunca sevgi ve aşkı arayan Nigar feryat ediyordu:
Feryad ki feryadıma imdad edecek yok.
Efsûs ki gamden beni azad edecek yok.
Tesir-i muhabbetle yıkılmış güzel emma.
Virane dili bir daha bad edecek yok.
Birçok şair ve yazar hayrandı Nigâr’a. Abdülhak Şinasi Hisar da en güzel aşk sözlerini ona ithaf etmişti. Bir şeyler söylemek istiyordu, Hisar. Açıkça değil, sadece sesleniyordu.
Bu yollarda, bu dağlarda çakan rüzgârlar,
Bir geliyor, bir gidiyor, elveda diyor.
Denizlerden, semalardan akan rüzgârlar,
Veda diyor, veda diyor, elveda diyor !”
Hiç evlenmedi Hisar. Nigar da herkese temkinli yaklaşıyordu, çektiği acılardan dolayı. Kendini yalnızlığa mahkum etmişti.Yaşadığı sürece yazdığı günlükleri ölümünden 50 yıl sonra açılması şartıyla Aşiyan Müzesi’ne bağışladı. 1918 yılında tifüsten vefat etti.
Onu Tatyos Efendi’nin bestesi vekendi sözleriyle analım mı?
Mani oluyor hâlimi takrire hicabım.
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım.
Mahvoldu sükunum, beni terk eyledi habım.
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım.
Yani, halini ifade etmeye utanma duygusu mani oluyormuş.
BÖYLE BİR HANIM KENDİSİNİ ANLATMAYA NEDEN UTANSIN Kİ?