O BİR KEDİDEN FAZLASIYDI

İçimde doğuştan bir hayvan sevgisi var. Onlara kendimi yakın hissediyorum. Ne zaman sokakta bir kedi ya da köpek görsem, dikilir karşısına onunla konuşurum.

İçimde doğuştan bir hayvan sevgisi var. Onlara kendimi yakın hissediyorum. Ne zaman sokakta bir kedi ya da köpek görsem, dikilir karşısına onunla konuşurum.

“Na’ber?”, “Ne yapıyorsun?”. “Durumlar nasıl?” gibilerden sorular sorar, cevabını da yine kendim veririm; “Hadi iyisin”. “Bize pas vermediğinden belli oluyor.” “Karnın tok, sırtın pek nasıl olsa” diye.

Bazen gözlerimi gözlerine diker, uzun uzun bakarım. Onlar bana bakar, ben onlara. 

Tesadüf bu ya nerede yaşarsak yaşayalım, evimizin bulunduğu sokakta mutlaka birkaç tane kedi ve köpek olurdu. Şimdi olduğu gibi. Hatta bal rengi gözleri olan Naomi adlı siyah sokak kedisi bir süre önce üç tane yavru dünyaya getirdi. Sabahları Naomi’nin yavrularını çağıran sesiyle uyanıyorum.

Apartmanın yan tarafındaki boş arsada bulunan incir ağacının gölgesinde büyütüyor onları. Yavrular ağaç altında uyurken, kendisi sokak sokak dolaşıp yemek arıyor. Sonra da gelip yavrularını emziriyor. 

Onları öyle güzel bir sesle çağırıyor ki, hiçbir müzik enstrümanının o sesi çıkaracağını sanmıyorum. Çünkü o ses bir anneden geliyor. Sevgi dolu bir yürekten çıkıyor. O seste bir annenin yavrularını koruma duygusu var. 

Besleyip, büyütüp, kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlama istediği var.

Naomi’yi bazen bizim arka bahçede upuzun yatar görüyorum. O zamanlar yavrularını emzirmiş oluyor. Yavrular uyurken, kendisi de dinleniyor.

Onunkisi bitip tükenmez bir çaba. Devamlı oraya buraya koşturuyor. Bazen çöp atmaya gittiğimde, konteynerin yanında karşılaşıyoruz. Evde yaptığımız tavuk ve balık yemeğinden ona da veriyorum. Ne zaman adını seslenip, çağırsam hemen koşup geliyor. Sanki bir yerlerde durup, benim onu çağırmamı bekliyor.

Naomi bundan önce iki defa daha annelik duygusunu tadıp, çocuk büyütme görevini yerine getirdi. Tecrübeli yani.

Ancak bundan önce yanında eşi Hacı vardı. Onun yardımıyla büyütmüştü yavrularını. Hacı artık yok. Ne oldu, nereye gitti bilmiyoruz. 

Beyaz renkli bir kediydi. Güçlü kuvvetli, biraz da asabiydi. Asabi olmasının sebebi de Naomi’ydi. Çok kıskanıyordu onu. Başka bir kedinin Naomi’ye yaklaştığını gördüğü anda şimşek hızıyla dalıyor, yıldırım gibi çarpıyordu.

Bir defasında bir kavgasına, daha doğrusu başka bir kediyi altına alıp, bizim sokağa geldiğine bin pişman edişine tanık olduk. Aklımıza geldikçe hala güleriz. 

O nasıl bir sıçramaydı öyle. Altına aldığı kedi, elinden kurtulunca, can havliyle bir kaçtı ki, kaçarken bile ayakları dolaşıp takla takla gitti.

Çocuklar başta olmak üzere apartmanda oturan herkesin tanıyıp, sevdiği o Hacı artık yok. En son sokakta karşılaştığımızda ön sağ ayağının üzerine basamıyor, topallıyordu. Yine kavga yapmıştır diye düşünüp, “Çok yaramazsın. Biraz akıllı ol” diyerek takılmıştım.

Onun aniden ortadan kayboluşunu hala kabullenmiş değiliz. Eceliyle öldüğünü bilseydik “Takdiri ilahi” derdik. Hastalansa ya da kaza geçirip ölse üzülürdük ama yine de kabullenirdik. Ama birden bire ortadan yok olmasını kabullenemedik.

Bazıları için belki sadece bir sokak kedisiydi. Bazıları onu ortalarda sahipsiz dolaşan binlerce kedi ve köpekten biri olarak görüyordu. Ama onun da bir kişiliği, karakteri vardı. Bizimle konuşuyordu. O bizi, biz onu anlıyorduk. 

Evimize alıp, sahiplenmedik. Çünkü o doğal ortamına alışmıştı. Kaçar giderdi.

Onun yokluğunu bizim kadar Naomi’de hissediyordur mutlaka. Çünkü yavruların yanında sırayla nöbet tutup, biri yemek aramaya gittiğinde, öteki miniklerin yanında duruyordu. Şimdi bütün her şeyi kendisi yapıyor. Yanında kimse yok.

Bu arada Hacı sert erkek rolünü de iyi oynuyordu. Kaç defa Naomi’yi azarlarken gördüm. Sanki “Çocukları yalnız bırakma”, “Ortalarda fazla dolaşma” der gibi geldi bana.

Hatta havaların çok sıcak olduğu bir günde üç tane yavruyu kapalı bir alandan, yabani bitkiler altında yaptıkları yazlık yuvaya taşımalarına tanık oldum. Kameraya kaydetsem belgesel olurdu. 

Naomi yavruları ağzıyla enselerinden tutup taşırken, Hacı bir metre yüksekliğindeki bahçe duvarının üzerine uzanmış, ona komut vererek, yönlendiriyordu. Naomi de o ne derse yapıyordu. Bu şekilde üç yavruyu otuz metre kadar uzaktaki yeni yuvalarına taşıdılar.

Onlar kendilerine bir aile kurmuşlardı. Naomi yavrularıyla şimdi olduğu gibi o zamanda olabildiğince ilgileniyordu. Ve ilk defa erkek bir kedide babalık duygusunun, sahiplenme duygusunun bu kadar fazla olduğunu Hacı’da gördüm. 

Onun bir gün tekrar çıkıp geleceği umudunu hiç kaybetmedik. O, bizim için bir kediden fazlasıydı… 


Tuncay DAĞLI

21.07.2024 15:38:00

YAZARLAR


TÜRKİYE’DE Kİ ALZHEİMER DERNEKLERİ ADANA’DA BULUŞTU

DEMİRÇALI’DAN AKÜLÜ SANDALYE

OTOBÜS ŞOFÖRLERİNE KADINA YÖNELİK ŞİDDET EĞİTİMİ

ADANA CHP’DE PARTİ PROĞRAMI YENİLEME ÇALIŞTAYI

SEYHAN ZABITASINDAN KALDIRIM İŞGALİ DENETİMİ

“HEKİME YÖNELİK ŞİDDET VE HEKİM CİNAYETLERİ SON BULMALI”

İŞ ARAYANLARIN AKININA UĞRADI

HER 100 GENCİN 26’SI NE OKUYOR, NE ÇALIŞIYOR

‘’PREMATÜRE BEBEKLER ORMANI’’ İÇİN FİDANLAR TOPRAKLA BULUŞTU

AKSA DOĞALGAZ’IN YENİ DÖNEM STRATEJİK YOL HARİTASI

TSYD KUPASI GÖKALP’İN

TEV: YENİ YIL KARTLARI İLE GENÇLERİN EĞİTİMİNE DESTEK OLUN

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİNE UYGULAMALI EĞİTİM FIRSATI

İNSAN, HAYVAN VE ÇEVRE SAĞLIĞINI İÇEREN ‘TEK’ SAĞLIK SORUNU: ANTİBİYOTİK DİRENCİ

AHMET BAKLIKÇI ADANA DEFTERDARI OLDU

TESCİLLİ ADANA KEBABI USTALIK EĞİTİMİ

YABANCI TURİST SAYISINI 300 BİNE ÇIKARDIK