Duyduklarımız, okuduklarımız, gördüklerimiz fazla etkilemiyor bizi .... Ne zaman başımıza bir bela, bir dert geldi düşünüyoruz kara kara...
İsyan edip "çivisi çıkmış dünya'nın" da diyoruz.
Bazen, güçlü! dış devletlerin topraklarımız üzerindeki gizli hesaplarını ve düş 'ünü yorumluyoruz.
Bu arada iç siyaset arenasında ki hesaplaşmalar...
Etki alanı itibarıyla sosyo-ekonomik sıkıntıların artış göstermesinin yarattığı bunalım...
Yani ekmek kavgamız zirvede...İşsizlik , eğitimsizlik, sağlık sorunları aklımızda bile değil... Zira önce nefes almaya devam edebilmek için mide boş olmamalı... Öyle değil mi!
Ama bunu fark edemeyen, keşfedemeyen, anlayamayanlar, anlamak istemeyenler için bir alıntı;
“Bir gün, hiçbir şey üretmeyenlerden izin almadan,
bir şey yaratamayacağını, paranın mal/hizmet üretenlere değil, sadece ayrıcalıklarını kullananlara yöneldiğini...
Bir çok kişinin çalışarak değil, yolsuzluk ve etkilerle zenginleştiğini...
Yasaların, seni onlardan korumak yerine, onları senden koruduğunu...
Hatta,
Yolsuzluğun ödüllendirildiğini, dürüstlüğün ise fedakarlık haline geldiğini fark edecek, keşfedecek ve anlayacaksın...
İşte,
O zaman, toplumunun mahkum olduğunu tereddütsüz bir şekilde söyleyebilirsin...(Alissa Zinovieyna'dan).
*
O mahkumiyeti yaşamamak, birlikte modern, güçlü ve gönençli yaşamak için "İnsanın ekmekten sonra ilk ihtiyacı eğitimdir." sözünü hatırlamamız gerekiyor.
Atatürk bu gerçeği,
“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir." diyerek toplum hayatına taşımış ve “bir milletin ilk okulu annenin kucağıdır, anne, kucağında taşıdığı çocuğa söylediği her sözcükle bir ders verirken, çocuklar da annelerinin her hareket biçiminden bir ders alır." demiştir.
Bunlar öyle dersler ki, zihnimizi yoklayalım, hâlâ yerleri vardır.
Birbirine dil, kültür ve ülkü birliği ile bağlı olan yurttaşların oluşturduğu siyasal bir topluluğa ' millet' diyoruz
İşte anneler ve öğretmenler; verdikleri bilgi ve terbiye ile o topluluğun bireylerinde, onların zihin ve yüreklerinde küçük yaştan itibaren, bu ögelerin yerleşmesini, gelişmesini, pekişmesini sağlar. Bu ögeler yerleşip geliştikçe, sağlamlaştıkça o topluluk da millet olma niteliğini kazanmaya başlar ve kazanır.
Millet olarak varlığımızı sürdürmemiz; yurttaşlar olarak ortak bir öğretiye göre düşünüp çalışmamıza bağlıdır.
Bu öğreti Atatürkçülük’ tür, onun on ilkesidir...
Modern, güçlü ve gönençli bir millet olmak için...
Bu yaşamsal bilgileri bize verecek, bizi bu yönlerde eğitip yetiştirecek olan kimlerdir? diyorsanız;
Elbette annelerdir, elbette öğretmenlerdir.
(Prof.Dr.Cihan DURA'dan...)
*
O halde her türlü yokluğu bertaraf etmenin yolu aldığımız derslere bağlıdır diyebiliriz.
Bizi hayatı ve insanlığı öğreten,
Öğretirken de mum gibi hem ışık saçıp hem de eriyip giden Onlar değil mi !
Analarımız ve öğretmenlerimiz Onlar...
Ve bu güçlü insanlara,
Şükranlarımızı sunmamız gerekmiyor mu!
"Onlardır ki, bir toplumu gerçek millet haline getirirler.”
Mustafa Kemal Atatürk ...
*
Son söz;
"Öğretmen kutsaldır ana gibi
Öğretmen kutsaldır baba gibi
Öğretmen öğretir (A, B,C)
Öğretmen öğretir(K, L,M)
İlk öğretmenin kim senin
Kim öğretti alfabeyi
Bir harf için kırk yıl
Köle olunuyorsa
Yirmi dokuz kere kırk yıl kölesiyiz öğretmenin, öğretmenin..."
(Ali Riza Binboğa/ Esin Engin)
*
Görsel:Tayga Pamir
Suat Umutlu
13 Şubat 2025