İfral TURGUT

Tarih: 06.12.2024 18:34

ÖLMEK BİR İŞE YARAMAYACAK. YA YAŞAMAK?

Facebook Twitter Linked-in

Dansa 6 yaşında başladı. Doğal dansı yaşama geçirmeye çalışıyordu Bir ilkesi vardı: “Sınır Tanımamacasına Yaşamak.” Dediği gibi de yaşadı. Hayatı, aşkı, cinselliği, devrimi Adı İsadoraDuncan.

“Sanatımın simgelediği bir şey varsa, o da kadın özgürlüğüdür. Ve bu özgürlüğün meşru hale gelmesidir. Kadınlar kendilerini yeni kıtadaki Püritanizmin entrikalarından ve dar kalıplarından kurtarmalıdır. Bugün birçok Amerikalı kadının yaptığı gibi o tahrik edici giysiler içinde kasılmaktansa, tümüyle çıplak dans etmeyi yeğlerim. Çıplaklık gerçek olandır. Gerçek güzelliktir. Sanattır. Ve bunun için de asla ve asla bayağı olamaz. Benim bedenim sanatımın tapınağıdır,” diyordu.

27 Mayıs 1877’de İrlandalı bir ailenin kızı olarak Amerika’da dünyaya geldi. İlk gençlik çağlarını yoksulluk içinde geçirse de, mutlaka yaşamını sürdürecek bir yol buldu hep. Neredeyse tüm turnelerini tek başına gerçekleştirdi. Fransa, Almanya, Avusturya, Macaristan, Yunanistan ve Rusya gibi pek çok ülkede büyük üne kavuşmuştu. 

Henüz on yaşındayken, hiç ders almadan, içinden geldiği gibi dans eden genç kız, zaman geçtikçe soylu ailelerin salonlarında tanınmaya başladı ve ardından hayallerinin peşinden giderek bir fenomen haline geldi.

Üzerinde şeffafa yakın birkaç parça ile ve çıplak ayakla dans ediyordu. Beynindeki sanatçı karmaşasını hayatı boyunca yaşadığı çeşitli aşklarla dengelemeye çalıştı Gordon Craig, Paris Singer ve Walter Rummel tarihe geçen sevgililerinden yalnızca üçüydü. 

Evlilik kurumunu yaşadığı tüm aşklara rağmen reddetmiş, kendisine evlenme teklif eden ve hayatının son yıllarında yolunun tekrar kesiştiği Paris Singer’ı bile, “Benim yaşamım özgürlüktür,” diyerek reddetmiş, yalnızca ünlü Rus Şair SergeyEssenin ile, 3 Mayıs 1922’de Rusya’dan çıkabilmek için evlenmişti. 

Bu evlilik, içinde iki sanatçı ruhun yaşadığı travmalar, zaman zaman şiddet içeren bir tutku, alkol, bitmek bilmeyen kavgalar, birbirinden ilham alma gibi bir kaostu. Bitti tabi. Ama İsadora’ya,“Ölmek hiçbir şeye yaramayacak, ama yaşamak neye yarayacak ki,” dedirtti. Şair geçirdiği travmalardan sonra bir otel odasında intihar etmişti. 

Isadora, evlilik kurumuna karşı olmasına rağmen, Gordon Craig ve Paris Singer’dan birer çocuk dünyaya getirmişti. Çocukları da ona toplumun onayladığı bir yaşam şekli sağlamadı. Bir acı da, Gordon Craig’den olan kızı Deidre ve Paris Singer’dan olan oğlu Patrick’in, Fransa’da yaşadıkları dönemde, dadılarıyla birlikte annelerinin yanından dönerken, motoru bozulan arabadan inen şoförün el frenini çekmeyi unutması sonucu, Seine Nehri’ne uçarak ölmesiydi. 

Bundan sonra kendini iyice alkole verdi. Kadere bakın… Isadora yıllar sonra bir doktorla kısa süre aşk yaşadı. Sonra tesadüfen öğrendi ki, bu doktor, kaza sırasında kızına suni teneffüs yapan doktordu 

Durmak uslanmak bilmeyen bu kadının karşısına kader deniz kenarında bir balıkçıda genç bir İtalyan hayranını çıkardı. Bugatti marka arabalar satıyordu genç. Tutuldu ona da. Hem de saatler içinde.

Bugatti’yle geziye çıktılar. İsadora her zamanki gibi boynuna özel bir şal taşıyordu. Şal birden pencereden uçuştu, arabanın tekerine dolandı ve tek bir hamlede, boynu kırılarak can verdi. 

VE BÖYLECE, KURAL TANIMAYAN, ÇILGIN BİR HAYAT, KURALLARA AYKIRI BİR ŞEKİLDE SON BULDU.

KADER Mİ?

• BİLEMİYORUM…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —