Bilindiği üzere “basın özgürlüğü” bakımından dünyanın önde gelen ülkeleri arasında Türkiye de yer alıyor. Bu durumu tesis edenler sıklıkla açıklıyorlar:
-Türkiye’de en özgür gazetecilik şartları mevcuttur!
Şahane bir tespit! Sadece (içlerinde bu satıların yazarının da bulunduğu) bir kısım gazeteci, “yok öyle bir şey” diye itiraz ediyorlar. Son zamanlarda çok sayıda gazetecinin gözaltına alınıp tutuklanmaları “özgür basın imajını” zedeliyor olabilir.
Bizim Birgün’ün gazeteden çok Çağlayan Adliyesinde mesai yapan genç yöneticileri Berkant Gültekin, Uğur Koç ve Yaşar Gökdemir’in evlerinden alınarak emniyete oradan da adliyeye götürülmeleri büyük tepkiye neden oldu. Oysa Birgün’de çalışan gazetecilerin yayınladıkları haberler, köşe yazıları, demeçler nedeniyle ifade verip yargılanmaları kendi gazetelerinde bile haber değeri olmayan rutin(!) bir gelişmedir. Epey bir zaman önce benim bir yazımla ilgili soruşturma açılmıştı. Birgün’ün yazı işlerinin yarısı da oradaydı. Meslek kıdemime saygıları nedeniyle bana ilk sırayı verdiler bizim gençler… Savcıya ifade sırasında biraz kapsamlı savunma yazdırıyordum ki, İbrahim Aydın seslendi:
-Nazım abi hadi artık bitir, Dimitrof savunması yapma, işimiz gücümüz var bizim!
Yargı personelinden daha fazla adliyelerde zaman geçiren Birgün çalışanlarını gece yarısı gözaltına almak, basın özgürlüğüne darbe vuruluyormuş gibi görüntü oluşturuyor. Bu da RTÜK Başkanı olan zat-ı muhteremi isyan ettiriyor:
-Olumlu haberler versenize!..
Haksız da değil.
Nereye baksanız felaket!
Bolu’da otel yandı 78 insan hayatını kaybetti.
Üzerinden iki yıl geçmesine karşın hâlâ dün olmuş gibi deprem haberleri yapılıyor. 651 bin 958 kişinin konteynırlarda yaşıyor olması “devletin ayıbı” gibi gösteriliyor. Muhalefet belediyelerine peş peşe davalar açılması da yine ülkenin itibarını yerle bir ediyor. Selahattin Demirtaş’ın Edirne’de Osman Kavala ve Gezi Davası tutuklularının Silivri ve Bakırköy cezaevlerindeki esaretleri de “olumlu haberler” bekleyenleri onulmaz dertlere savuruyor.
Devletin, Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı ve RTÜK gibi medyayı hizaya getirme hizmeti veren kurumları var. Ama bunlar yetmiyor. Onları kapatıp yerlerine daha işlevsel kurumlar oluşturmak gerekiyor. Mesela “Mutlu ve Güzel Haberler Genel Müdürlüğü” adlı bir birim çok yerinde olur. Sonra buraya bağlı “İç Açıcı Buluşlar Şube Şefliği” ile “İnsanları Üzmeyen Gelişmeler” departmanı kurulsa fena mı olur?
Hepsinin üstünde de en yüce makama bağlı birim olsa:
-Olumlu Haberler Daire Başkanlığı!