Haklısınız, kim bilir kaç kere yazdım bu tür yazıları. Çok kere, belki de yüzlerce kere yazdım. Ama neden ısrarla yazdığımı son bölümde açıklayacağım.
Almanya’nın elbette kara, hava ve deniz kuvvetleri, iç güvenlik için kolluk kuvvetleri vardı. Ama Hitler onlarla yetinmiyordu. Bireysel korunması ülke korunmasından önemliydi. Belki de kendini yeteri kadar güvende hissetmiyordu. Çok korktuğu için, herkesi korkutmaya çalışıyordu. Kendine doğrudan bağlı, Führer’i korumak için ölümü göze alan, öldürmeyi görev sayan, dördüncü bir silahlı güç kurdu. O güç bir yandan kendinin özel kuvvetleri ama bir yandan da, Nazi terörünün önemli bir aracı oldu.
Hitler ve diğer parti liderleri için özel muhafız birliği olarak kurulan “Koruyucu Takım” ve yardımcı polis gücü daha sonra toplama kampı muhafızları olarak da görev yaptı. Sonunda Fırtına Birlikleri’ni bile gölgede bırakan, Nazi Partisinin özel ordusu hâline geldi.
Yetmedi, SS lideri Heinrich Himmler normal polis güçlerini de terör aracına dönüştürdü. Güçlü bir Gizli Devlet Polisi’nin ya da Gestapo’nun oluşmasını sağladı. Görevleri siyasi muhalifleri ve Nazi yasalarına boyun eğmeyi reddedenleri belirlemek, tutuklamak ve gerekeni (!) yapmaktı. Yöntemleri inanılmaz derecede insafsız ve zalimceydi.
SA (Taarruz Bölüğü) ve Gestapo ajanları kapı kapı dolaşarak Hitler'e düşman olanları belirledi. Sosyalistler, Komünistler, sendika liderleri ve Nazi Partisi aleyhine konuşanlar tutuklandı; bazıları da öldürüldü. Böylece Nazi Partisi tek siyasi parti hâline geldi ve örgütlü rejim muhaliflerinin hemen hemen tümü ortadan kaldırıldı. Özel polis demokrasiyi öldürmüştü.
Almanya’nın her yerinde boş ambarlarda, fabrikalarda ve diğer yerlerde yüzlerce geçici "kamp" kuruldu, siyasi muhalifler mahkemeye çıkarmadan zalimce uygulamalarla bu kamplarda tutuldu.
Özel güçlerin yetkileri sınırsızdı. Tutuklamalarda gerekçe söylemek zorunda değillerdi. Kısa zamanda acımasız sokak savaşçılarına dönüştüler. Ulusal Sosyalist terminolojide, “koruyucu gözaltı” adıyla bir şey icat ettiler. Anlamı muhtemel rejim muhaliflerinin, mahkemeye çıkarılmadan, ya da yasal işlemlere tâbi tutulmadan tutuklanması demekti. Koruyucu gözaltı mahkûmları normal hapishane yerine doğrudan toplama kamplarına gönderiliyordu.
17 Haziran 1936’da tüm Alman polis birimleri tek kişinin yetkisi altında birleştirildi. Devletin güvenliğinden sorumlu olan bu birimler istedikleri kişiyi sorgusuz sualsiz toplama kamplarına gönderiyordu.
Geri kalan hikayeleri de bilmeyen yok.
Diyeceksiniz ki, bıkmadın mı bu tür şeyleri yazmaktan. Bıkmadım. Hoşuma gitmiyor elbet ama bıksam da gereksiz hale gelinceye kadar yazmaya devam edeceğim.
VE BİR GÜN ELBET GEREKSİZ HALE GELECEK.
Kaynak: Soykırım Ansiklopedisi