ÖZLÜYORUM. ÇOK ÖZLÜYORUM.

Yıl 1937… Yaz ayları…. Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu’nun bir gazetede "Makedonya" adlı bir eseri tefrika ediliyor.

Yıl 1937… Yaz ayları…. Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu’nun bir gazetede "Makedonya" adlı bir eseri tefrika ediliyor. 

Bir akşam üstü, Tepedelenlioğlu’nun telefonu çalıyor. Arayan Atatürk’ün Başyaveri Celâl (Üner) Bey. Tepedelenlioğlu’nu Dolmabahçe Sarayı'na davet ediyor.,  Tepedelenlioğlu, sebebini soramıyor elbet. Belki yaver de bilmiyor.

Saraya gidince, hiç bekletilmeden, üst kata çıkarılıyor, bir kapı açılıyor ve kendisini Atatürk’ün karşısında buluyor. Birkaç nezaket cümlesinden sonra, Atatürk, 

- “Yazılarınızı okuyorum. Hürriyet ilân edildiği zaman küçük bir çocuk olman lâzım. Fakat kutlarım, o günleri iyi canlandırıyorsun. Abdülhamid'i hiç sevmediğin belli,” dedikten sonra biraz duraklıyor ve devam ediyor, “Sevme Abdülhamid'i. Yine de sevme. Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme. Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı. Bak çocuk, kişisel kanımı kısaca söyleyeyim: Tecrübe göstermiştir ki, toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette, Abdülhamid'in yönetimi büyük hoşgörüdür. Hele bu yönetim on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında uygulanmış olursa...”

Atatürk, Tepedelenlioğlu’nun gururunu okşayacak, yazarlığını övecek birkaç cümle daha söyledikten sonra, onu huzur içinde yolcu ediyor. 

Demek ki, okuyordu, inceliyordu, her şeyi en ince detayına kadar. Hiçbir şeyi kaçırmadan. Anlayarak ve bizzat kendisi okuyarak. 3997 kitap okumuştu. Hem de memurlarının getirdiği özetlerini değil, aslını. Hiçbir zaman önüne konulan hazır bilgileri kendisinin fikriymiş gibi söylemiyor ve asla aldatılamıyordu. Zaten etrafında onu aldatıp, kullanmaya çalışanlar değil, gerçek, vatansever devlet adamları vardı. Hem de en liyakatlileri.

Devlet adamı olmak çok zor da, bu kadar büyük bir insan olmak, hiç mümkün değil. İstese, hiç aldırış etmez, istese, “Abdülhamit de kim yaaa… Aferin iyi etmişsin,” diyemez miydi? O büyük bir devlet adamı, her şeyden önce de, büyük bir insandı.

Şu dile, şu üsluba, şu hitaba bakar mısınız? Sadece dostlarına değil, Abdülhamit gibi bir müstebite bile gösterdiği toleransa bakar mısınız? Sonra da nevzuhur Osmanlı torunlarına ve o torunların politikacılığa devşirilmiş uzantılarının birbirlerine, millete, rakiplerine,  muarızlarına karşı hitabına, kullandığı kelimelerin süfliliğine bakar mısınız?

ÖZLÜYORUM, ÇOK ÖZLÜYORUM O GÜNLERİ,

  • O DEVLET ADAMLARINI, DEVLET ADAMLIĞI ÜSLUBUNU, DİLİNİ VE NEZAKETİNİ.

İfral TURGUT

30.11.2024 04:14:00

YAZARLAR


ADANA’DAN KASIM AYINDA 290 MİLYON DOLAR İHRACAT

ADANA’DA ÖLDÜRÜLEN KADINLARINA ANISI HATIRA ORMANI

DEMİRÇALI: “ÜRETEN KADINLARIN YANINDAYIZ”

50. SANAT YILI GECESİ

Haluk UYGUR yazdı/KEÇİ NİHAT...

“SEN VARSAN BİZ VARIZ”

ATLETİZMDE 3 AYDA 4 BİRİNCİLİK

ADANA’DA “I. ULUSAL AİLE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIĞI” SEMPOZYUMU

ÇUKUROVA’DA ÜCRETSİZ SAZ KURSU

YÜREĞİRLİ ÖĞRENCİLERE KİTAP DESTEĞİ

ABB’DEN GÜNEŞ ENERJİSİYLE ÇALIŞAN AKILLI SERA

AİLE HEKİMLERİ İŞ BIRAKTI

DEMİRSPOR’DA DALCI DÖNEMİ

VALİLİKTEN EMNİYET DEPOSUNDAKİ SİLAH AÇIKLAMASI

"10 AYDA 145 BİN TON ŞEKER İTHAL ETTİK"

42 ÜRÜNÜN 38’İNDE FİYAT ARTIŞI OLDU

ENGELLİ ÇOCUĞU OLAN ANNELERE NAKDİ DESTEK