Kısacık sözler, uzun uzun nağmeler ve derin derin anlamlar. Ziya Taşkent geliyor aklıma. 1999 depreminde kaybettiğimiz. Piyanosunun başında, son eserini bestelerken. Mırıldanamıyorum bile. İçimden söylüyorum. Belki de kimsenin duymasını istemiyorum. Bir şeyler var bu akşam bende, çözemiyorum.
Dinmiyor hiç bu akşam, ne gözyaşım ne acım.
Bu akşam her akşamdan sana pek çok muhtacım.
Senden başka kimseye yok benim ihtiyacım.
Bu akşam her akşamdan sana pek çok muhtacım.
Dinmek bir yana, acılar en çok gece hissettirirmiş kendisini. Kim bilir, belki gecenin getirdiği sessizlik ama mutlaka yalnızlık. Ve çağrıştırdığı duygu: “Sana muhtacım, gel.” Yalnızlık… Ham hayal ama belki duyulur diye mırıldanıyorum
Açık tuttum kapımı, çalmadan girsin diye.
Dua ettim her gece, habersiz gelsin diye.
Mum yaktım türbelere, aşkımı bilsin diye.
Dua ettim her gece, habersiz gelsin diye.
Duydu mu, peki? Geldi mi? Ne gezer. Bilmiyor muyum sanki dua ile, mum yakmakla olmayacağını? Bilmez miyim, hiç? Salak mıyım? Kalbim geliyor aklıma. “Hep senin yüzünden,” diyorum. Söküp atasım geliyor. Açıyorum ellerimi ve diyorum ki:
Artık bana bu kalbin, hiç lüzumu kalmadı.
Verdiğini al Tanrım, başka çarem kalmadı.
Sonra kapatıyorum gözlerimi. Görmek için. Yanlış söylemiyorum; gözlerimi görmek için kapatıyorum. Gönlümün istediğini, istediğim gibi görmek için. Hayal ettiğim gibi…O günlerdeki gibi… Işığa bile muhtaç değilim. Ve meydan okuyorum:
Ay batarsa batsın, bakışın yeter.
Güneş doğmasın hiç, yakışın yeter.
Bir ince su olup, akışın yeter.
Ya çağır geleyim, ya bana sen gel.
Gelmiyor tabi. Çağırmıyor da. Neden gelsin, neden çağırsın ki? “İstese gelir belki ama duymuyor,” diye bir züğürt tesellisi. Ama ben yine de, “Belki, belki,” diye sayıklayayım. Kim bilir, belki…
Belki bensiz bu yollardan geçeceksin bir akşam.
Kalbin dinmez acılarla, gözün yaşla dolacak.
Belki sen de benim gibi içeceksin her akşam.
Ne bir çare, ne bir ümit, ne teselli olacak.
Sadece bir ümitti. Ne bir sitem, ne beddua. İstemem kimsenin kalbinin acılarla, gözünün yaşlarla dolmasını. İster içsin, ister içmesin her akşam, ve asla çaresiz, ümitsiz ve tesellisiz kalmasın. Ben mi? Kendi dünyamda, gerçeklerle baş başayım. Ne mi o gerçek. İşte bu:
Ben yolun sonuna gelmişim artık.
Elveda sevgili dostum, elveda.
Ümidim emelim her şeyim kırık.
Elveda sevgili dostum, elveda.
İYİ PAZARLAR, SEVGİLİ DOSTLAR.