Onun son günlerine tanıklık etmeyi hiç istemezdim ama gördüklerimi içimde tutmak da zor…
Romy, Paris’in ortasında küçük bir evde yaşıyordu ama odalarının duvarları artık ona dar geliyordu. Bir insanın içindeki acı bu kadar büyüyünce, dışarıdaki hiçbir şehir onu genişletemiyor.
Yorgundu. Bunu saklamaya çalışırdı ama ellerinde titreyen bir ağırlık olurdu hep. Bir yandan çalışmak istiyor, bir yandan nefesi yetmiyordu hayata. Beni görünce hafif bir gülümseme bırakırdı dudaklarına, sanki her şey normalmiş gibi… Ama normal değildi.
Son günlerinde yanında otururken, kelimelerimizi azaltmıştık. Konuşmadan anlaşmanın o sessizliği vardı aramızda. Bir gün masasında yarım kalmış bir cümleyi gösterdi:
“Hayat devam etmeli,” yazmıştı.
Bana dönüp fısıldadı: “Devam ediyorum sandığın kadar güçlü değilim.”
Ve ben o an anladım… Onun mücadelesi dışarıdan görünenin çok ötesindeydi.
O sabah, eve girdiğimde odası sessizdi. Çok sessiz. Ama yüzünde ilk kez gerçek bir huzur vardı. Bir insanın acılarıyla savaşmayı bıraktığı o derin dinginlik…
Ben sadece şunu biliyorum:
Romy yaşarken bir yıldızdı…
Ama giderken bir insan gibi gitti—kırılmış, yorulmuş,
Aydın Sihay
Romy 43 yaşında hayatını kaybetti.
Paris yakınlarında Boissy-sans-Avoir kasabasında ki mezarlığa oğlu David'in yanına defnedildi.