Adam dediğim, öyle sizin benim gibi sıradan biri değil, Fransa Cumhurbaşkanı, Nicolas Sarkozy. Duruşmaları tamamlandı ve beş yıla mahkum oldu. Bugün (Salı) hapse giriyor. La Sante Hapishanesi’nin VIP olarak adlandırılan bölümünde, diğer genel cezaevi mahkumlarından ayrı bir kanattaki 9 metrekarelik bir odada kalacak. 

Fransa'da dört faklı suçtan yargılanmış. İşlediği suçlara baktım üzüldüm doğrusu. Ya, böyle suç mu olur? Hem adam Cumhurbaşkanı değil mi? İster asar ister keser. 

"Libya Davası"nda beş yıla mahkum olmuş. Neymiş Libya Davası, biliyor musunuz? Seçim kampanyalarında kullanmak üzere, Kaddafi’den elli milyon dolar almış. Almışsa almış, size ne? Babanızın parası mı? Cebinizden beş kuruş çıktı mı? Kendisinin de, çocuklarının da boğazından bir tek haram lokma geçerken gören var mı? 

Bir de neymiş, suç örgütü kurmuş. Yok ya, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak falan değil. Seçimleri kazanırsa, Kaddafi’ye belki de adamlarına ne bileyim ben, diplomatik imtiyazlar sağlayacakmış. İster sağlar, ister sağlamaz Fransız halkına mı soracaktı?   

Peki, parayı almış mı? Almışsa ne yapmış? Belli mi? Bakın bu belliymiş. Paranın alındığına dair belgeler sağlanmış. Gerçi para transferiyle ilgili bir belge, bir ses kaydı, bir gizli tanık falan yokmuş, ama eldeki belgeler sağlanmış. Sarkozy kararı temyiz edecekmiş, ancak yargıçlar demiş ki, ”Bu belgeler bize yeter. Şimdi gir içeri, gerekirse içerdeyken de temyiz edebilirsin.” 

Almış da parayı yemiş mi? Cebine mi atmış? Belki değil ama seçim kampanyasında yasalarla belirlenenin iki katı para harcamış. Ey, Fransa ne diyeyim ben sana? Ne kadar tuhafsın. Adamın seveni çok; onlar da yardım etmek istiyor da bir havuza para atıyorsa, sana ne? 

Sanki dünyada yolsuzluk yapan tek devlet adamı Sarkozy mi? Yo, değil. Berlusconi de yapmıştı. Gerçi onunki de ilginçti. Kendi sahibi olduğu “Mediaset” şirketinin yayın haklarını satarken paranın bir kısmını göstermemiş ve vergi kaçakçılığından dört yıla mahkum olmuştu. Sonra yaşı dolayısıyla ceza bir yıla indirilmiş, onu da, “Kamu Hizmeti” cezasıyla ödemiş, tuvalet temizlemiş, sokak süpürmüştü.

Sarkozy cezasını, 1800’lerde yapılmış bir hapishanede çekecek. La Sante öyle sıradan bir hapishane değil. Vatana ihanetle suçlanan ama suçu bir türlü ispat edilemeyen Yüzbaşı Alfred Dreyfus ve Fransa’da birçok saldırı gerçekleştiren “Çakal Carlos”  burada yatmıştı. Bir ara düşündüm de yahu bu adamın hiç mi eşi, dostu, müridi, militanı yok? İşlese uygun bir suç, tam da Sarkozy’nin koğuşuna düşse, odasını gönüllerince döşeseler, kebap, mebap için düzenekler kursalar, o da hizmetlerini yapsa da, rahat etse Sarkozy. Olmazmış maalesef.  Diyormuş ki Fransız hukuku, “Cumhurbaşkanı da olsanız, çok zengin bir adam da olsanız, hiçbir şeye siz karar vermezsiniz.”

Birazcık da olsa neye sevindim biliyor musunuz? Sarkozy bir gazeteye verdiği demeçte,  “La Sante’nin kapılarında dahi başım dik olacak. Hapisten korkmuyorum. Sonuna kadar mücadele edeceğim,” demiş. İşte bu.

BÜYÜKSÜN SARKOZY.