Hele şükür, futbolda ilk yarı bitti.
Futbolu severim. Ama fanatik bir taraftar değil, akıllı bir taraftarım. Tuttuğum takımın maçlarını kaçırmadan seyretmeye çalışırım. Kazanırsa keyiflenirim ama kaybederse, karalar bağlamam. Bunun bir spor olduğunu, kazanan biri olacaksa, bir de kaybedenin olması gerektiğini bilirim. Ayrıca seyrettiğim maçı iyi tahlil eder, neden kazanabildiğimizi, ya da neden kaybettiğimizi bilirim. Çoğu taraftar ve yorumcuların tamamı gibi kör değilim, yani. Rahmetli Metin Oktay bizim neslin tamamını Galatasaraylı yapmıştı. Sadece gelmiş geçmiş en iyi futbolcu değil, aynı zamanda sporcunun, “zeki, çevik ve ahlaklı” olanıydı.
Şimdi biraz ara verelim ve kısa bir bilgiden sonra konuya tekrar dönelim.
Portekiz’in faşist Diktatörü Salazar’a, ülkeyi 41 yıl aralıksız yönettiğini sormuşlar. Gülümseyerek cevap vermiş:“ 3 F ile.” Yani, Fado, Fatima, Futbol. Onun da yanisi, Müzik, Din, Futbol.
Salazar’a göre futbol, bir halkı kontrol eden üç ana damardan biriydi. Halka bu üç unsuru sağlarsanız, onları istediğiniz gibi kontrol edip, istediğiniz gibi yönetebilirdiniz.
Müzik ile insanların ruhuna dokunup onları rahatlatır, gevşetirdiniz. Bunun için arabesk denilen, ahenksiz, anlamsız, müzikle hiç alakası olmayan ama söylenmesi kolay, acılarla soslanmış, estetik duygulardan yoksun halka bir kültürü enjekte ettiler. “Arabesk Hayat” denilen bir yaşam tarzı da benimsetildi. Hatta insanlar öyle şuursuzlaştırıldılar ki, şarkı(!) dinlerken jiletle kendilerini doğramaya başladılar.
Din ile insanların ulaşamayacağı hedeflerin yanında, hiç emek harcamadan, manevi eksikliklerini tamamlayıp, onlara kendilerinin de bir varlık olduğu fikrini yerleştirebilirdiniz.
Futbol ile de insanların tutkulu yanlarını kullanıp, onları deşarj etmek, onlara kimseye söyleyemedikleri şeyleri yüksek sesle söyleyebileceği bir alan yaratıp, en azından 90 dakika boyunca, hiç bir şey düşünmeden enerjilerini boşaltmalarını, 90 dakikanın ardından da, bir hafta daha yeni beklentiler içine sokmak, yeni hayaller kurdurmak mümkündü
Her şehre devasa statlar yapılmasının sebebi, sadece istismarın çok kolay olması değil, halkı büyük kitleler halinde koyunlaştırmanın da mümkün olmasıydı. Öyle ki, Hitler egosunu tatmin için Berlin’e 400.000 kişilik bir stad yapmayı planladı ama ömrü vefa etmedi. Amacı elbette bir şehrin tüm nüfusunu alacak büyüklükteki yere muhtarları toplayarak nutuk atmak değil, 400.000 kişiyi aynı anda uyuşturmaktı.
Gelelim, ilk yarının bitişine neden şükrettiğime…Bir futbol topluluğu yaratıldı. Şöyle ki:
Değerli Dostlar, Spor barış, dostluk ve kardeşliktir. En çok birliğe ihtiyacımız olduğu günlerde, Salazar’ın 3 F’si yüzünden her gün daha küçük parçalara ayrılıyoruz. Hiç olmazsa bir de futbol yüzünden ayrışmayalım. Ben bunlar yüzünden severek izlediğim maçları artık biraz daha az severek izlemeye başladım.
Biraz düşünürsek İngilizlerin basit politikasına yenilmek üzere olduğumuzu görürüz. “Divide and Rule.”
YANİ: BÖL VE YÖNET.