Osmanlı’da, şehzadelerin devlet yönetiminde tecrübe kazanmaları için eyaletlerde görevlendirilmesine "Sancağa Çıkma" veya "Sancak Beyliği" denirdi. Bir nevi stajyer valilik gibi
Şehzadeler, çok küçük yaşlardan itibaren sarayda iyi bir eğitim alırlar ve sancağa çıkarak bu teorik bilgileri pratiğe dönüştürüp, bir bölgeyi yönetmeyi öğrenirlerdi.
Taht için birden fazla şehzade aday olduğunda, bu sistem onların yeteneklerini, karakterlerini ve halkla ilişkilerini gözleme ve kıyaslama fırsatı verirdi. Şehzadeler, gittikleri sancaklarda padişahın temsil ederlerdi.
Şehzadeler 14-16 yaşlarına geldiğinde, yeterli eğitimi aldığı kabul edilir ve sancağa çıkardı. Yanlarında onlara yol gösteren, akıl hocalığını yapan ve denetleyen lalası yani tecrübeli bir devlet adamı bulunurdu. Lala, şehzadenin hem öğretmeni hem de danışmanıydı.
Sancaklar genellikle İstanbul'a yakın ve stratejik önemi olan yerlerdi. En yaygın sancaklar; Manisa, Amasya, Konya ve Trabzon'du.
Sancak Beyi atandığı sancağın idaresinden, adaletin sağlanmasından, asayişten ve askerî işlerden sorumluydu. Kendi adına para bastırabilir ve küçük çaplı divan toplayabilirdi.
Bilal’i gördükçe aklıma Sancak Beyleri geliyor. Bana göre hiçbir eksiği yok. Isınma turlarında görüyoruz ki, valilerden daha fazla yetkiye sahip.
Vakıf kurup yönettiğine göre yönetim becerisi de kusursuz.
Okçuluk bilgisi de var. Yani akıncılar seviyesinde savaşçı sayılır.
Alt kadrosu derseniz, yıllardan beri hazır. Hatta Osmanlının sancak Beylerinden daha kalabalık. Büyük çoğunluğu Türkiye’nin en gözde lisesi Kartal İmam Hatip mezunu.
Bir süredir devlet işlerini de yakından takip ediyor. Hiçbir protokolü kaçırmıyor.
Bana kalırsa Hazineyi Babacan’a, Dış İşerini de Davutoğlu’na teslim ederse, artık devleti teslim almaya hazır demektir.
BAŞARILAR.