Server Tanilli, kitabında ve derslerinde “komünizm propagandası” yaptığı gerekçesiyle Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandı ve beraat etti. Bir hafta sonra, silahlı saldırıya uğradı. Ölmedi ama felç oldu ve hayatını tekerlekli sandalyeye mahkûm olarak geçirdi.
İŞTE SON DURUŞMADAKİ SAVUNMASI. KISALTARAK VERİYORUM.
"Biliyorsunuz, sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmeye matuf propaganda, yapmakla itham ediliyorum. Sayın savcı, bu ithama gerekçe olarak, 'Uygarlık Tarihi' adlı kitabımı, tarafsız bir bilim adamı gözü ile değil, Marksist görüşle yazdığımı, Marksizm-Leninizm'i övdüğümü, karşıt görüşleri kötülediğimi, bilimsel tarafsızlığa uymadığım için de, öğrencileri tek yönlü şartlandırdığım ileri sürmektedir.
Şimdi iddianamesinde, beni tarafsızlığa hiçbir şekilde riayet etmemek, bir ilim adamından çok bir görüşün insanı olarak öğrencilere tek yönlü bir öğretim yapmakla itham eden sayın savcıya, yukarıdaki açıklamalarım ışığında hemen cevabımı vereyim: Kitabımı yazarken, içinde yaşadığımız çağa ve topluma, bir bilim adamı gözüyle, yani objektif olarak baktım. Öyle olduğu için de tarafsız kalmadım, kalamazdım. Evet, bir görüşün insanıyım. Bir bilim adamı olarak zaten böyle bir görüşün sahibi olmam gerekir. Doğrudur veya yanlıştır, taraftar olunur veya olunmaz, bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metot, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum?
- “Yaşadığım çağa ve topluma karşı.”
Ya Mahkemelere?
-“Asla.”
Bilim adamı, seçtiği metottan dolayı, başta çağına karşı sorumludur. Bilim adamı metodunu seçerken, çağının metot konusundaki gelişmelerini çok iyi bilecektir. Çağının terk ettiği ve mahkûm ettiği bir metodu seçmemekle yükümlüdür. Aksi takdirde, yanlışlar yapar, giderek bilim adamı niteliğini yitirebileceği gibi, çağına ve kendi halkına karşı zararlı bir kişi olur.
Bilim adamı, seçtiği metottan dolayı yaşadığı topluma karşı da sorumludur. Toplumda akademik çevrelerden başlayarak, halk kitlelerine varıncaya kadar çeşitli kesimlerle yüz yüzedir. Yanlış bir metot seçmişse, bu kesimlerin eleştirisine uğrar. Yanlış bir metot seçmişse, toplumda gerçeklerin, doğruların ortaya çıkmasından yana olmayan güçlerin -bilerek veya bilmeyerek- oyuncağı olur; gerçeklerin, doğruların ortaya çıkmasından yana olan güçlere, giderek halka karşı bir duruma düşer.
Bilim adamının mahkemelere karşı sorumluluğu var mıdır? Hayır. Bilim adamı, bilimsel görevini yerine getirirken, mahkemelere hesap vermez. Böyle bir yol tutulursa, o toplumda hem bilim ilerleyemez, hem de tarihte çok acı örneklerini gördüğümüz büyük yanlışlıklar yapılmış olur mahkemelerce; giderek, adalet ağır yaralar alır.
Bir bilim adamı olarak, beni bu genel tarihi ve sosyal doğrular açısından olduğu gibi, Türkiye'de -bugün eğer kalmışsa- demokrasi ilkeleri ve hukuk açısından da suçlandırmak, giderek cezalandırmak imkânsızdır.
Çağına ve toplumuna karşı görevini yerine getirmiş bir hocanın huzuru içindeyim şu anda. Yazdıklarım yazılması gereken şeylerdi. Bugün yazmaya kalksam, -en azından- gene ayni şeyleri yazardım. Hiçbiri hakkında en ufak bir pişmanlık duymuyorum. Kaleminden çıkmış her cümlenin, her kelimenin ve hecenin altında, entelektüel şeref ve haysiyetim yatmaktadır. İnsanım; hayatta dönebileceğim şeyler olabilir. Ama entelektüel şeref ve haysiyetimden, ölüm bahasına da olsa, dönemem.
Ben, içinde yaşadığım çağa ve topluma karşı, bir bilim adamı olarak sorumluluğumu yerine getirdim. Şimdi sorumluluk sırası sizde. Yalnız, unutmayınız ki, siz de çağınıza ve topluma karşı sorumlusunuz. Çünkü her mahkeme kararı, onu verenlerin yalnız hayatları boyunca değil, onu verenler hayattan çekildikten sonra da anılır. İyi anılır, kötü anılır, ama anılır. İsterim ki, sizin kararınız -ilerde kültür tarihinin mutlaka bahsedeceği bu dava dolayısıyla- iyi anılsın, takdirle anılsın.
Sizleri tarihin huzurunda, toplumun huzurunda sorumluluklarınızla baş başa bırakıyorum.
Hoşça kalınız.”
YARIN: SÖYLEMEK İSTEDİKLERİM.