Olmadı. Olmuyor. Ve olmayacak galiba. Lafı uzatmadan söyleyelim.
- “Değişim,” diyerek ve bir ümit olarak genel başkan seçildiniz. Ancak geçmişi tasfiye edip, kendinize yakın kadroları, yetkili görevlere getirmekten başka hiçbir şey yapmadınız. Bizim göremediğimiz, bilemediğimiz bir şey varsa, görmek ve bilmek isteriz.
- Eğer değişim dediğiniz “yumuşama” ve “gevşeme” politikasıysa, şimdiden iflas ettiğini çoktan görmeniz gerekirdi. Yanılmadığınızı gösterebilmek için, “Gideceğim gene elini sıkacağım,” diyorsunuz. Adam da sizin partine “dümensiz gemi” diyerek, dalga geçiyor. Sizi bilmem ama biz kendimizi aşağılanmış hissediyoruz.
- Partiniz yerel seçimlerden zaferle çıktı. Siz değil, partiniz. O zaferin gelmesinde bir çok parametrenin ilk ikisi (kabul etseniz de, etmeseniz de) Kılıçdaroğlu’nun hazırladığı alt yapı ve iktidarın her yönüyle iflas etmesiydi. Ama tutarsız politikalarınız, buğday, fındık mitingleri vs. ile ölüyü dirilttiniz. “Erken seçim” demekten korktunuz, ve sonuç olarak, bugün artık birinci parti değilsiniz.
- Kazandığınızda, oyunuz %37.8 idi. altı ay içinde 10 puan kaybettiniz, artık ikincisiniz ve fark gittikçe açılıyor. Kişisel yarışta ise, üçüncü bile değilsiniz. Ben değil araştırmalar böyle söylüyor.
- Ümit verecek tek bir proje ortaya koyarak millete heyecan verip kitleleri peşinizden sürükleyecek bir eyleminiz olmadı. Hep arkadan koşuyorsunuz. Bilmem yetişebilecek misiniz. İktidar, ülkenin geleceği için bir hödük katille projeler yapıyor; siz arkadan cılız sesler çıkarıyorsunuz. Ne zaman direksiyona geçeceksiniz?
- Henry Kissinger, New York’ta, Rockefeller Vakfı’nda yaptığı konuşmada, “Amerika, nasıl bu kadar güçlü olabildi,” sorusuna şöyle cevap vermişti: “Biz içimizdeki vatan hainlerini bulur ve yok ederiz. Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini de bulur, kahraman yapar, onları ülkelerinde önemli yerlere getiririz.” Alpaslan Türkeş de, “Ülkücüleri parçalamadan, vatanı parçalayamazlar. Çıkarsa ihanet hain vatansızdadır. Sakın dışarda aramayın,” demişti. Bu sözlerin gerçekliğini yaşayarak öğreniyoruz. Amerika katili paketledi, idam edilmemek şartıyla teslim etti, 25 yıl sonra, bir kahraman yaratmak için öteki hainlerle işbirliği yapıyor ve Türkiye Cumhuriyeti barış (!) için bir katilden çare bulmasını bekliyor. Bir şeyler yapacak mısınız Sayın Özel?
- 20.06.2024 tarihinde Armağan Çağlayan’a verdiğiniz röportajda, “İlk genel seçimde iktidar olmazsak, genel başkanlığı bırakıyorum,” dediniz. Hiç sanmıyorum, Sayın Özel. Bugüne kadarki tavrınız hiç böyle söylemiyor. O zaman geldiğinde elbette bırakacaksınız. Ama siz istediğiniz ve söz verdiğiniz için değil, isteğinize ve ihtiraslarınıza rağmen.
- 01 Ekim 2024… Numan Kurtulmuş Meclisin yeni Yasama Yılının açılışı için bir resepsiyon verdi. Gittiniz, Devlet Bahçeli’nin elini sıktınız. O da size, "Birbirimizi kırmıyoruz inşallah. Üzülme. Bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor,” dedi. Çünkü dört beş saat önce size olmayacak hakaretler etmişti. Bir şeyler söylediniz, olgunlukla karşıladınız ama o hakaretler bizim içimize sinmedi. Çünkü hakaretler sizin şahsınızda bizlere edilmişti. Üstelik siz Cumhuriyetin Kurucusu Atamızın koltuğunda oturuyordunuz. Unutmayın, aynı zat siyaseten, DEM’in kapatılmasını, onu kapatmayan Anayasa Mahkemesinin de kapatılmasını istemişti. Ya şimdi?
- Sözcü Gazetesi yazarı Saygı Öztürk’e, erken seçimi kastederek “2025’i AKP’ye dar edeceğiz,” dediniz. Gerçi o sözün altını doldurup, nasıl dar edeceğinizi söylemediniz ama iflah olmaz iyimser seçmenleriniz, bunda bile bir ümit ışığı aradı.
Vakit hala çok geç ve her şey de kaybedilmiş değil ama ümidimiz her geçen saat biraz daha azalıyor. Söz verdiniz: bizden de söz. Kasım 2025’e kadar bekleyeceğiz. İnanın daha fazlasına tahammülümüz kalmadı.
Öyleyse hemen, şimdi: ACELE ETMEDEN ÇABUK!
Saygı ve başarı dileklerimle.