Saygıdeğer Efendim,
Daha geldiğiniz hafta, sanki bu Adanalıymış ta kentine gönül vermiş nadir meraklılardan olduğunuzu anlamıştık. Haftalar içinde de, özellikle festivallerle ilgili çaba ve açıklamalarınız hem cesaret, hem ümit hem de güç verdi ve etkinlikler her zamankinden daha parlak geçti.
Uzatmayacağım;
Malûm, yeryüzünde ortasından nehir geçecek kadar şanslı fazla kent yoktur. Olanların da hiç biri Adana’mız kadar şanslı değil. Her şeyden önce eşine rastlanmayacak derecede tertemiz. Bir zamanlar çok yoğun dış ilişkiler yaşamaktaydım ve İngitere’den iki kadın konuğumu gezdirmekteydim. Kadınlar, “Bu suyun nehir olduğundan emin misiniz? Nehir olamayacak kadar temiz” demişlerdi. Naçizane, Sen’i, Tuna’yı, Elbe’yi, Volga’yı, Po’yu defalarca ve hemen hemen her mevsimde görmüş biri olarak o İngilizlerin şaşkınlığına hak vermekteyim. Çünkü bu saydığım koca koca nehirlerin hiç biri temizlikte Seyhan’a yaklaşamaz.
MAHRUMİYET KADER Mİ?
Senenin en önemli dönemlerindeyiz. Adana Turizmi gelişsin diye, başta zat-ı âliniz olmak üzere çırpınan yöneticilerimiz ve STK üyelerimiz var. Allah aşkına olsun cevaplanamayan soru neReye kadar cevapsız kalacak: Seyhan yatağı neden boş? Hiç kimse kalkıp “Su az, yeterli kar yağmadı, tarlalara yeterli suyu bulmakta zorlanıyoruz” gibi temelsiz savunmaya kalkmasın. Böyle konuşanlar resmen aklımızla alay ettiklerinin farkında olmayabilirler, ya da, inanmak istemem ama, belki de farkındadırlar.
Mansapta, 1989’dan bu yana hizmet veren akıllı bir köprü var. Sıradan köprü değil. Aynı zamanda çağdaş teknoloji ile yapılmış bir benttir bu köprü. Altında, 7.5 MW kurulu kapasiteye sahip elektrik üretim sistemi var. Kapaklar kapatıldığında, kaçacak su miktarı dikkate alınamayacak kadar azdır. Bu durumda, kent ortasında kuru ve çapak sularıyla çok çirkin görüntü veren yatakkaderimiz olmamalı. Hiç olmazsa, bir-bir buçuk metre yüksekliğinde su verilebilir. DSİ yetkilileri kaçaktan, sızıntıdan dem vurmaya kalkışırsa, verilecek karşılık son derece basit: “O zaman gerekeni yapın ve doğanın lütfettiği nimetten Adana’yı mahrum bırakmayın”. Kuşkum yok, DSİ içinde çabucak çözüm bulacak akıllı teknokratlar vardır.
ESKİDEN DE ÖYLEYDİ
Bu yıl suyun az olduğu doğru. Fakat DSİ suyun çok bol olduğu yıllarda da, çare bulmak yerine yatağı tüm çirkinliğiyle bırakmayı yeğ tuttu. Yani, dert bu yılın derdi değil.
Regülatör Köprü, üretilecek enerjiye karşılık belediyeden tek kuruş harcanmaksızın 18 Milyon Dolar’a mal olmuştu. Asıl amaç, gerekli bir köprüyle birlikte, hatta ondan da ziyade, kente bir iç göl kazandırmaktı. Su olduğu zaman gerçekten Adana bambaşka oluyor. Eminim siz de defalarca aynı duyguları yaşadınız. Köprü Projesini gerçekleştiren Belediye Başkanı Aytaç Durak Bey’e bizzat sordum; regülâtör kapakları kapatıldığında su kaybı olmayacağını, olsa da önlenebileceğini söyledi.
Her şey bir yana, birkaç yüz ton suyu buharlaştırarak ya da kaçağa feda ederek kaybetmek, günümüzdeki çirkinliğin, hatta şöyle diyelim, güzellikten mahrumiyetin yanında devede kulak değil, kalsa kalsa tüy kalır.
İlgi ve himmetinize saygılarımla arz ederim.
