Pazar günleri kurulan bizim eve en yakın olanı. Salı günkü oldukça uzak ama bazen uğruyorum. Çarşambaları Altınova Mahallesi’ndeki pazara gidip çiğ süt alıyorum. Pazartesi ve perşembe günleri Köprübaşı’ndan sahile kadar inen caddede kurulan ise en ünlü ve en büyük pazar yeri.
Pazar yerlerinin görüntüsü genel olarak birbirinin aynısı. Sadece bazılarının esnafı ve müşteri sayısı azlık çokluk bakımından farklı oluyor.
Benim semt pazarlarının kurulduğu yerlerde en çok önemsediğim şey düzen olayıdır.
Hem satış yapan esnafın, hem pazara gelen vatandaşın hem de o gün oradan gelip geçen araçların başkalarını rahatsız etmeden, sosyal yaşam ve trafik kurallarına uyarak kargaşa yaratıp yaratmadıklarına dikkat ediyorum.
Ama maalesef ki hiç de istediğim ve beklediğim görüntülerle karşılaşmıyorum.
Ne esnaf ne pazara gelen vatandaş ne de araç sürücüleri düzenli bir pazar yerinin uyumlu bir parçası olabiliyor.
Semt pazarlarına genel olarak bir kargaşa hakim. Ve günün en kalabalık anında da her şey birbirine karışıp çorbaya dönüyor.
Hele de Köprübaşı kavşağından itibaren Ruşen Güneş Sokak ve Selahattin İçli Sokak’lardan Atatürk Bulvarına kadar devam eden Perşembe Pazarı evlere şenlik.
Perşembe günleri zorunlu olmadıkça Köprübaşı tarafına gitmiyorum. Ancak pazara gitmem gerektiğinde de aracımı park etmek için birçok kişi gibi TEKİRA AVM’nin kapalı otoparkını kullanıyorum. Zaten başka bir yer bulmak da mümkün değil.
Ancak o gün o kavşakta öyle bir kargaşa hakim oluyor ki anlatması mümkün değil, yaşamak gerek.
Trafik ışığının kırmızıdan yeşile dönmesini beklemeden hurraa diye gruplar halinde araçların önüne atlayanlar mı dersiniz, yaya geçitleri yolu uzatıyor diyerek kestirmeden gidip kavşak ortasında dikilip kalanlar mı dersiniz, yoksa kırmızı ışıkta geçiyorlar diye aracını yayların üzerine sürenler mi dersiniz, hepsini görmek mümkün.
Bu kuralsızlıkları yapanlara sorarsanız herkes kendi adına bir mazeret öne sürer, haklı çıkmaya çalışır.
Görünüşe bakıldığında ise haklı olan yok. Ama ortada karmakarışık bir durum var.
Ve bu olay orada gün boyu devam edip gidiyor.
Yani pazar kurulduğu günlerde orada ve diğer sent bazı semt pazarlarının kurulduğu alanlarda sosyolojik ve psikolojik olarak incelenmeye müsait bir kargaşa yaşanıyor.
Soruna kim nasıl bir teşhis koyar, kim nasıl bir çözüm üretir bilemem ama çözümü aslında çok basit.
Her şeyden önce artık daha modern bir kent yaşamına geçip cadde ve sokakların mümkün olduğunca pazar yeri olarak kullanılmasından vazgeçilmesi gerekir.
Bazı büyük şehirlerde örnekleri mevcut. Katlı otoparklar yapılmış. Zemin katları belli günlerde semt pazarı olarak kullanılıyor.
Ya da kapalı ve sürekli kalıcı pazar yerleri oluşturulmuş olan yerler var.
Yapıldıktan sonra örnekleri de projeleri de fazlasıyla mevcut. Yeter ki istensin.
Perşembe Pazarı’nın bulunduğu sokakların tam ortasında üzeri kapalı bir alan var ama burası yeterli gelmiyor. Zaten orayı da yalnızca kıyafet satanlar kullanıyor.
Bu nedenle Süleymanpaşa’daki semt pazarlarına sihirli bir elin değmesi gerekiyor ki yaşanan dağınıklık ve kargaşa ortadan kalksın.
Çünkü bu görüntüler Avrupa kıtasında modern bir turizm kenti olmaya aday Tekirdağ’a hiç yakışmıyor.