SİSTEMİN YÖNLENDİRDİĞİ ESTETİK SALGINI

“Salgın” konusunu yazarken, günümüzde sıkça yaşanan, içerisinde “pişmanlıklar” taşıyan birçok olayı anımsadım! En son sosyal medya fenomeni Danla Biliç’i duydum!

“Salgın” konusunu yazarken, günümüzde sıkça yaşanan, içerisinde “pişmanlıklar” taşıyan birçok olayı anımsadım! En son sosyal medya fenomeni Danla Biliç’i duydum! Biliç, üç yıl önce kalçasına dolgu yaptırmış! Dudak dolgusu yaptıranları, yüzlerini gerdirip doğallıklarını yok edenleri merak ederim; neden? O vücut, o yüz, o dudak, o kol, o bacak senin! Sağlık açısından bir zorunluluk yoksa “neden” değiştirmek, “sen” olmak çıkmak ister ki insan?

Sosyal medya üzerinde ipe/ sapa gelmez sözlerle üne kavuşan Biliç, daha önce burnunu, gözlerini, dudaklarını yaptırmış; sözüm ona Biliç, bildiğiniz Biliç değil! Sözünü ettiği kalça dolgusunu yaptırdıktan sonra, kaburgalarına dek yayıldığını, doktorun böyle olabileceği konusunda uyarmadığını söylüyor, takipçilerine de şimdi “kalça dolgusunu asla yaptırmayın” diye salık veriyormuş!

***

İnsan neden kendi bedenini değiştirme gereksinimi duyar ki? Toplumsal baskılardan, özgüven arayışından, tüketim kültüründen, psikolojik etkilerden söz edenler var! Medya, popüler kültür, televizyonların sabah kuşakları bireyleri bu kalıba uymaya zorluyor gibi… Güzelliğin bireysel bir istem olmaktan çıkması, sosyal kabul görmenin bir parçası durumuna gelmesi, “ben olduğum gibi yeterli miyim” sorusunun yanıtını arar duruma gelmesi… Tıpkı covid19 salgını gibi, medyasının gücüyle sistem devreye girip; “ben” olmamanın normalleşmesini, bir salgın gibi topluma yayılmasını albenilileştirerek "daha iyi görünmelisin" algısını yaymayı erek sayıyor!

Sağlıkla ilgili fiziksel salgınlar nasıl bireylerin alışkanlıklarını, davranışlarını değiştirdiyse, güzellik standartları da bir "toplumsal salgın" gibi işleniyor. Önce yetersiz algı yükleniyor, ardından çözüm olarak "dönüşüm" sunuluyor! İnsanlar özgürce seçim yaptığını düşünse de, bu dönüşüm bir istemden çok sistem tarafından yönlendirilen bir “kabullenmeye” dönüşüyor. Sessiz kabulleniş, burada da devreye giriyor. Güzellik normları artık sorgulanmadan benimsenir, "yenilenme" adı altında insanlar kendi bedenlerine yabancılaşıyor. Birey kendini dönüştürdükçe, bu değişimi sürekli sürdürebilmek için yeni değişimler için zorlanıyor. Güzellik, sağlık gibi topluma yayılan bir salgına mı dönüşüyor!

***

Estetik girişiminin toplumda bir "salgın" gibi yayılması rastlandı değildir her halde, sistemin bilinçli olarak yönlendirdiği bir tüketim döngüsünün parçası olduğundan kimin kuşkusu var bilmiyorum! Sabah kuşaklarından söz etmiştim; diri insanı “hasta” saymak için harcadıkları çabayı görmeyen yok kanımca! Yaşamsal sorunlarda kimsenin sözü olamaz, ancak durduk yerde “kırışıklarından kurtulursun, daha genç görünürsün” denerek başlayan, ardından “hastamız kalçasına dolgu yaptırarak daha dolgun kalçaya sahip oldu” denip “hasta” insanı bol bir toplum yapıverirler birden! 

Bireyler önce kendilerini eksik bilmeye zorlanır, ardından bu eksikliği gidermek için dönüşüm sunulur. Medya, reklamlar, bu süreci destekleyerek estetik işlemleri bir seçenek olmaktan çıkarıp bir zorunluluk durumuna dönüştürür. Sabah kuşaklarında güzelliğin gereklilikleri durmaksızın işlenir, sosyal medya platformlarında “ben” olmayan yüzler, olağanüstü vücutlar özendirilerek güzellik algısı keskinleştirilir. İnsanlar gerçekten özgürce seçim mi yapıyor, yoksa sistemin sunduğu “sen sen olma kabullenişine” mi yönlendiriliyor? Peki, bu salgından kaçış olası mı?  Bireyler, kendilerini bu sistemsel baskıdan kurtarabilir mi, yoksa sistem değiştikçe onlar da değişmek zorunda mı?

***

Sosyal medya fenomeni Biliç’in yaşadığı pişmanlık bireysel mi, yoksa sistemin ürettiği zorunluluğun sonucu mu acaba… Sistem önce eksiklik duygusu oluşturuyor, ardından bu eksikliği gidermek için dönüşüme özendiriyor! Kusursuzluk algısı, insanın benliğiyle barışmasını değil, eksikliklerini gidermek için sürekli “ben” olmamayı özendiriyor. Dolgu, estetik, diğer işlemler bireyin istemiyle değil, sistemin belirlediği kalıplarla şekilleniyor. Oysa gerçek özgürlük, eksiklik duygusunun sistem tarafından üretilip üretilmediğini sorgulamakla başlar; değişim, bir zorunluluk olarak sunulduğunda değil, bireyin kendi varoluşunu sorgulayıp bilinçli bir seçim yaptığında gerçek anlam kazanır." 

 


Oktay EROL

29.05.2025 21:55:00


YÜREĞİR’E BELEDİYELER BİRLİĞİNDEN 2 ÇÖP KAMYONU

"ÇOCUKLAR CAMİDE KUR’AN DA ÖĞRENİR, EĞLENİR DE"

KURBANLIKLARA 147 MİLYAR LİRADAN FAZLA PARA ÖDENECEĞİ TAHMİN EDİLİYOR”

Düzgün COŞKUN Yazdı/ "ÜRETMEZSEK ÜRETENE MUHTAÇ OLURUZ”

“ADANA MAARİF ORKESTRASI VE HALK DANSLARI TOPLULUĞU” GÖSTERİSİ

"ÇİFTÇİ ÜRETEMEZSE AÇ KALIRIZ"

HER 4 KADINDAN 3’Ü GENİTAL ENFEKSİYON GEÇİRİYOR!

MS HASTALARI İÇİN GÜNEŞ IŞIĞI ÇOK ÖNEMLİ

ADANA’DA KADININ İNSAN HAKLARI EĞİTİM PROGRAMI (KİHEP) HAYATA GEÇİYOR

“DOĞAL AFETLER TARIMSAL ÜRETİMİ OLUMSUZ ETKİLİYOR”

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN OLUMSUZ ETKİLERİ REKOLTEYİ VURDU”

SAKIP SABANCI EĞİTİM ÖDÜLLERİ’NİN SAHİBİ OLDULAR

TGC’DEN AZRA SÖZCÜ VE ALPEREN ULUKUŞ’A SALDIRIYA KINAMA

SASA TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK 36. SANAYİ KURULUŞU

ABB’DEN HAŞEREYLE MÜCADELE AÇIKLAMASI

YENİ ADANA STADININ YERİ NASIL OLUŞTU?

Ergül HALİSÇELİK Yazdı / REFORM MU, KUŞATMA MI? YEREL YÖNETİMLERDE YENİ DÖNEM TARTIŞMALARI