Konu CHP’nin Kurultay meselesi. Açıklıyorum günahlarınızı. Fikrimi en sonunda söyleyeceğim. Yaşar Nuri’nin bir konferansında söylediği şu söz beynimi çok meşgul etmişti: “Bilim adamı rapor yazmaz, kitap yazar.” Vazgeçtim kitap yazmanızdan, rapor yazıp yazmadığınız da belli değil. Ama kesin olan bir şey var: Yazmış olsanız da raporu kendinize saklamışsınız. Diyorsunuz ki, “O günlerde MYK üyesiydim. Sürecin tam ortasında bu yeni senaryoyu izliyordum.” Bakalım mı sürecin tam ortasından ablamızın hangi senaryoları nasıl izlediğine? Kendi kaleminden.
- Genel Başkan adaylığı parti yönetimi için tam bir sürprizdi. Gizlice kurgulanmış, sinsice planlanmış ve TV ekranlarından kendisi tarafından açıklanmıştı.
- Yeni bir rüzgârla CHP’yi iktidara taşıyacağını sananlar, ona “sakin güç” ve “Gandi Kemal” adını vermişlerdi.
- Gandi Kemal, kendisini Genel Başkanlığa taşıyan ekibi tam 7 ay sonra tasfiye etti.
- O günlerde üniversitelerde türban yasağı devam ediyor ve AKP, bunu kaldırmaya cesaret edemiyor, Kılıçdaroğlu ise çağrıları ile AKP’nin önünü açıyordu.
- Berlin’de Alman Sosyal Demokrat Partisinin toplantısında AKP’ye açılan kapatma davasında “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan” aldığı cezayı görmezden gelerek, “Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum” dedi.
- Akşam Gazetesine verdiği röportajda, “Tarikat zaten yol demektir. Belli yolda bir araya gelen insanlar inançlarını paylaşıyorlar. Saygılı olacağız,” diyerek, tarikatları meşru ilan etti.
- Özellikle laik eğitimi ortadan kaldıran 4+4+4 yasasının görüşmelerinde milletvekillerine “laiklik vurgusu” yapmamaları talimatını verdi.
- CHP Genel Merkezinin kapılarını Atatürkçülere değil, Atatürk’e “Kefere Kemal” diyenlere açtı.
- 2017 Referandumunda mühürsüz oy pusulalarının sayılmasına itirazı engelledi. Vs.
İyi de bacım, bütün bunlar olurken sen ne yaptın? Sakın, “ Ben…. Ama…” savunmalarını yapma. Beceremediğini kabullen. Millet kaptanın hangi dalgalarla boğuştuğuna değil, gemiyi limana sağ salim çıkarıp, çıkarmadığına bakar. Günahın işlenmesini, hem de tam sürecin ortasında seyredenler, en az günahı işleyenler kadar suçludur. Evet, suçlusunuz, hem de en az Kılıçdaroğlu kadar. Çünkü;
- Bildiklerini saklayanlar.
- Bileyim ama söylemeyeyim, pusuda kalayım, belki geri dönme şansım doğar, diyenler,
- Bildiklerini millet için değil, zamanı gelince kullanmak için saklayan kurnazlar,
- Şahsi menfaatlerini ülkenin geleceğinden üstün tutanlar, susarak bu suça katılmışlardır.
Kim bilir senin gibi daha niceleri var. Millet acı çekerken, millet fakrü zaruret içinde inlerken, millet faşizmin pençesinde kıvranırken, gelecekten ümidini kesip intihar ederken, memleket parça parça satılırken çıkıp, “Düşün peşime,” diyecek yerde, “Yürü arkandayım,” diye cepheye garibanları sürerseniz yazdıklarınız ne kadar doğru ve gerçek (ikisi aynı şey değil) olsa da benim için hiçbir değeri yok.
- YA BİR YOL AÇIN, YA DA YOLDAN ÇEKİLİN.