SİZ KİMİN ASKERİSİNİZ?

Ülkemizde yazmak için konu bulmak o kadar kolay ki, insan hiç zorlanmıyor. 

Ülkemizde yazmak için konu bulmak o kadar kolay ki, insan hiç zorlanmıyor. 
Bir gün bir bakıyorsunuz, bir otel yanmış 35’i çocuk 78 yurttaşınız yaşamını yitirmiş. 
Ertesi gün suçları gazetecilik olan 5 genç meslektaşınız sorgulanıyor, dördü serbest bırakılıyor, ancak biri demir parmaklıklar arkasına yollanıyor.
Bazı siyasiler tutuklanıp “Silivri”ye gönderililiyor. Muhalif partiler baskı altına alınmaya çalışılıyor. 
Kayyum meselesini daha önce yazdığım için bugün ona şimdi değinmeyeceğim. 
Daha sonra biri “Turbun büyüğü Heybede” diye bir laf atıyor ortaya ve herkes hurra bu deyimin peşine koşuyor.
Bunun ne demek olduğunu da -araştırınca- rahmetli Süleyman DEMİREL’den öğreniyoruz.
Demirel’in anlatımına göre, Demirel, muhalefet lideriyken hükümet bütün tekel maddelerine ağır bir zam yapıyor… Gazeteciler Demirel’e soruyorlar:
“Bu zamlara ne diyorsunuz?”
“Valla ben razı olun diyorum!”
“Neden?”
“Turpun büyüğü heybede de ondan… Arkadan çok daha büyük turplar (yeni zamlar) geliyor! Milleti fena bağırtacaklar!”
Süleyman Demirel’in halk arasında anlattığı “Aydın pazarı ve turp” hikayesi şu şekilde devam eder ve büyük bir ders barındırır:
“Adam, Aydın pazarına turp getirmiş, bir köşede satıyor. Fakat turplar yamuk ve küçük… Turpları bir türlü satamıyor. Yan tezgâhlarda daha düzgün ve parlak turplar var, onlar hemen alıcı buluyor. Adam bakıyor ki elindeki mal işe yaramıyor, küçük turpları bırakıyor ve çuvalın dibinden büyüğünü çıkarıyor. Alıcılar bunu görünce hemen doluşuyor. Ama adam diyor ki: ‘Dur bakalım hemşerim, turpun büyüğü heybede, turpun büyüğü heybede…!’”
Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra eklemişti: “Heybemde daha çok turp var. Bu heybeye bir program yetmez! Turpun büyüğü heybede!”
“Turpun büyüğü heybede” deyimi, hayatın her alanında karşımıza çıkan beklenmedik olaylara ya da gizemli gelişmelere ışık tutar. Özellikle halk kültürümüzün zekâ dolu ve ince göndermelerle bezeli bir parçası olarak, günümüz Türkçesinde de sıkça kullanılmaktadır. Bu deyim, bize elimizdeki durumun her zaman göründüğü gibi olmadığını ve büyük olayların genellikle gizli kaldığını hatırlatır.
Ancak günümüzde artık “Mızrak Çuvala Sığmamakta” ve bu deyimi kullananların niyetleri açık ve net olarak anlaşılmaktadır. 
*****
Gazetecilerin gözaltına alınması ve biri hariç dördünün serbest bırakılması ise İktidarın “Basın ve Fikir Hürriyeti ”ne bakışını göstermektedir. Türkiye zaten bu ligde diplerde sürünmekte, “Cumhur ittifakı” da bunu sürdürmek için tüm gücüyle çabalamaktadır. Ama her işte olduğu gibi bu kulvarda da çıkış yolu bulamamakta kendi tabanına bile bu yolda yaptıklarını anlatamamaktadır. Ama “Şahsım Hükümeti’nin yetkilileri inatlarından vazgeçmemektedirler.

Bu yazımda basının dertlerinden söz etmeyeceğim. Çünkü Ant içme sorunu ondan çok büyüktür. Gencecik 5 teğmen ve, “Mustafa Kemal’in askeriyiz” deyip, kılıç çattıkları için Türk Ordusu ile ilişkileri kesildi. Yani Ulu önder Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diye haykırmak suç sayıldı. Aynı kararla teğmenlere engel olmadıkları gerekçesiyle 3 üst rütbelinin de ilişkisi kesildi. 
Aşağıya genç teğmenlerin ettikleri iki yemin metnini yorumsuz olarak alacağım. Lütfen kim kimin askeri olduğuna siz karar verin. Çünkü Böyle bir olumsuzluğa kim taraftarsa çıksın ortaya kendisini savunsun. 
Törende, Teğmen Ebru Eroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde bir konuşma yaptı ve konuşmasının sonunda da teğmenlere bir ant içtirdi. 
Teğmen Eroğlu’nun Cumhurbaşkanının önünde içtirdiği ant metni şöyleydi:
“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim.”
Bu and metni, 1961 tarihli İç Hizmet Kanunu’nda yer alan “resmi” bir metin.
İç Hizmet Kanunun 37. maddesi “Silahlı Kuvvetlere katılan her asker ant içer. Ant sureti aşağıdadır” dedikten sonra bu metni veriyor.
Bu metin, kanundan anlaşılacağı üzere, erler dahil olmak üzere, her askerin silahlı kuvvetlere katılırken içeceği ant.
Harp Okulu’ndan mezun olan subaylar, bu andı, Harp Okulu birinci sınıfına başlarken içiyorlar. 
Başka bir deyişle, teğmenler silahlı kuvvetlere Harp Okulu birinci sınıfına başlarken katılmış oldukları için, bu andı zaten dört sene önce içmiş durumdalar.
“Geleneksel olarak” ise başka bir uygulama bulunuyordu.
Bu geleneksel uygulamaya göre, Kara, Deniz ve Hava Harp Okullarından mezun olan teğmenler, mezuniyet törenlerinde ve üstelik törenin resmi kısmında, adına “subaylık andı” diyebileceğimiz şu andı içiyorlar:
“Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!”
İşte esas gürültü çıkaran metin bu. 
Burada şunu sormak gerekiyor. Bu metinden neden rahatsız olundu.
Türkiye’de parlamenter sistemden korkanlar metne karşı olabilirler… 
Yurt dışında ise Emperyalistler ve Vahşi Kapitalistler rahatsız olabilirler.
O da bizi yani Türkiye’yi ve Türk Milletini bağlamaz..

Bugünlük de bu kadar! 


Erdoğan VAROL

2.02.2025 21:01:00

YAZARLAR


Aydın SİHAY Yazdı/ LÜKS OTEL

DEMİRSPOR: 3 KASIMPAŞA: 5

81 VALİLİĞİNE SOSYAL KONUT GENELGESİ

OYA TEKİN: VAR BİR ÇARESİ

ADANA’DA TOPLANTI VE GÖSTERİ GÜZERGÂHLARI

ADANA’DA “TABELA KİRLİLİĞİ”

TABİP ODASI FUTBOL TURNUVASI BAŞLADI

BÜYÜKŞEHİR’DEN DEPREM ÇALIŞTAYI

KARSLIOĞLU: SEKTÖRÜMÜZÜN KALİFİYE İŞ GÜCÜNE İHTİYACI VAR

TEMİZ ADANA İÇİN FARKINDALIK SEFERBERLİĞİ…

ADANASPOR PENDİK DEPLASMANINDAN PUANSIZ DÖNDÜ

ZİRAAT KAÜLTESİNİN 4 BÖLÜMÜ AKREDİTE EDİLDİ

250 BİN KONUT İÇİN 4 MİLYON 689 BİN BAŞVURU

ETHEM ÇALIŞKAN’I KAYBETTİK

RTÜK HALKI VE MEDYAYI CEZALANDIRMAKTAN VAZGEÇMELİ

TESBİHÇİLERDEN VALİ KÖŞGER’E ZİYARET

ÖZEKİCİ: KAPALI SULAMA SİSTEMİNE GEÇMELİYİZ