Değerli okurlarım, geçmiş günlerde daha kolay yazıyordum. Çünkü elimde yazılması gereken bir sürü konu oluyordu. Şimdi durum biraz değişik. Ancak bir yanlış anlama olmasın. Zorluk konu bulmakta değil, zorluk bulunan konuyu sağa sola çarpmadan, konunun gözünü başını yarmadan yazabilmekte. 

Neden böyle yazıyorum. Nedeni çok basit. Son yazdığım üç yazının başlığına bakmak yeterdi. “ORTALIK TOZ DUMAN” demişim 21 Ocak 2025 tarihli yazımda. Daha sonra “SORUMLU SUZLUK” başlığını atmışım 26 Ocak 2025’de. En son da 02 Şubat 2025 günü “SİZ KİMİN ASKERİSİNİZ” demişim.  

Dediğim gibi konu bulmak zor değil, bunları izah edebilmek, anlatabilmek önemli. Gerçi ben derdimi anlatabildiğimi sanıyorum. Ancak zaman zaman da anlatamadığımız, anlatabilemediğimiz, izah edemediğimiz olaylar oluyor. Daha doğrusu öyle zannediyorum.  

***** 

Son makaleye yeniden bakalım. Gencecik, pırıl pırıl, mesleğe yeni adım atmış 5 teğmeni eften püften bir sebep yüzünden ordudan attılar. Yetmedi sicil amiri olan 3 komutana da işten el çektirdiler. Düşünebiliyor musunuz, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumuriyetinde “Mustafa Kemal’in Askeriyiz” diye haykırmak suç!  

Şaka gibi!  

Bunu ülkemin vatandaşı yapmış olamaz. Bu olsa olsa dış güçlerin emrinde olan birileri tarafından düzenlenmiş bir komplo olabilir. 

Komplo meselesini biraz açmak, daha doğrusu aklımdan geçenleri yazmak istiyorum. Dış güçler -ki bunu üstüne basarak söylüyorum- benzersiz bir jeopolitik duruma sahip; Türkiye’nin hiçbir zaman ayaklarının üstünde durmasını istemezler. Onlar, yani dış güçler, daima bazı sorunlarla baş etmeye çalışan, kendilerine muhtaç olan, borç içinde yüzen, dediklerinin dışına çık(a)mayan bir ülke isterler. Türkiye ne zaman kendini toplamaya çalışsa, ya bir kaosun içine çekilir ya da çözümsüz sorunlarla baş etmesi istenir.  

Geçmişe bakarsanız bunun çok da kolay yapıldığını görürsünüz. Ülkemiz kurucumuz, ilk cumhurbaşkanınız, “banimiz” Mustafa Kemal Atatürk ve ikinci Cumhurbaşkanımız “İkinci ayyaş” diye küçültülmeye çalışılan, “Camileri ahır yaptı” diye karalanan, ancak anlı şanlı yazarlarımız tarafından bile işin aslı araştırılmadan suçlanan, ülkemize demokratik parlamenter sistemi getiren İsmet İnönü dönemleri hariç hep sorunlarla boğuşmuştur. 

Bunu geçmişe bakarak anlamak mümkün, Türkiye ne zaman kendine gelse, dış  güçler tarafından engellenmiştir.  

Önceleri neredeyse 10 yılda bir askeri darbeler yapılmıştır ülkemizde. Daha sonra 15 Temmuz sivil darbesi icat edilmiştir.  

Ülkem temeli ne kadar sağlam atılmış ki, bu darbelerden sıyrılmasını bilmiştir.  

Günümüzde ise, daha önce hiç denenmemiş bir “Başkanlık” sistemiyle yönetilmektedir. 

Hatta ve hatta sadece “KHK” yani “Kanun Hükmünde Kararnameler” ile yönetilir olmuştur. Bu durumun ne zaman sonlanacağı da henüz belli değildir. 

Hiç mi güzel şöy olmuyor! Oluyor elbette. Bugün gazetelerde okuduğum şu haberi dikkatinize sunmak istiyorum.  

TBMM’nin cevval Milletvekili Cemal Enginyurt, “CHP’ye geçince komünist mi oldun” diyenlere aynen şöyle anlatmış durumu: Neden Komünist Oldum? ÇÜNKÜ…. demiş!  

Sorunun devamını gazeteden aynen aktarıyorum: 

Geçenlerde MHP’li bir arkadaş bana sordu “Abi CHP’ye geçince komünist mi oldun?” dedi. “Komünist oldum” dedim. “Niye abi” dedi. 

“128 milyar dolar çalan komünist yok” dedim. “Hiç beşli Çete’nin 600 milyar lira vergi borcunu silen komünist yok” dedim. “Bu memlekette altı yaşında çocuğu evlendiren komünist yok” dedim.  

Komünist dediğin kapı komşun, mahalle arkadaşın. “CHP’de siz Atatürk’ü sevmeyen birini gösterebilir misiniz? Türk Bayrağı’nı taşımayan birini… Türk Bayrağı aşkıyla yanmayan biri gösterebilir misiniz?” 

Bana CHP’ye gittin diye “Komünist” diyorlar. Ama kendileri Apo denen bebek katiline Meclis’e gelip konuşma hakkı vermek istiyor.