Diktatöre inanç, sonsuz pişmanlıktır.
Martin Niemöller, 1892'de Almanya'da doğdu. Bir rahibin oğluydu ve 1910'da Donanmaya katıldı. Birinci Dünya Savaşında bir denizaltının komutanı idi.
Aslında babası gibi rahip olmak istiyordu. 1920'ler zor zamanlardı.Okurken de çalışmak zorunda idi. Almanya ekonomik ve politik sorunlarla başa çıkamıyordu. Birçok işletme kapandı, birçok insan işini kaybetti.
Hitler’in Nazi partisi giderek popüler hale geldi. Ülkenin sıkıntılarını Yahudilere ve hükümetin zayıflığına bağladılar. Niemöller, Nazi partisinin ilk destekçilerinden biriydive Hitler'in Almanya'yı tekrar güçlü ve saygın bir ulus haline getireceğine inanıyordu. Ayrıca Nazi partisini, terk edildiğini düşündüğü Hristiyan ahlakına geri dönmenin bir yolu olarak görüyor, Hitler'in tanrı tarafından gönderildiğine inanıyordu.
Ama Hitler’le tanıştıktan sonra fikirleri değişmeye başladı. Hitler bir diktatördü. Hükumet dini konulara bile karışıyor, Yahudi halkının Yahudi olmayanlarla evlenmesini, Yahudilerin hükümette iş sahibi olmasını yasaklıyordu. Yahudiler İsa’nın katilleriydi.
Niemöller'in Nazi rejiminin kilise kurallarına karşı çıkmasını eleştirince birkaç kere tutuklandı. Hiç yargılanmadan sekiz ay tutuklu kaldı. Sonra serbest bırakıldıysa da Gestapo tarafından tekrar tutuklandı ve toplama kampına gönderildi. Uzun süre kamptan kampa sürülüyordu. Nihayet 1945’te Amerikan birlikleri tarafından kurtarıldı.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Niemöller Nazi partisine verdiği desteklerden duyduğu pişmanlığı her fırsatta anlatmaya başladı. En çok da yaptıkları değil, yapmadıkları için pişmanlık duyuyordu. Vaazlarında, kendi vatandaşlarını da Nazi vahşetleri için sorumluluklarını kabul etmeye çağırıyordu. Alman halkının “Soykırım” sırasında altı milyon Yahudi’nin katledilmesinin sorumluluğunu kabul etmesi gerektiğini söylüyordu.
“First They Came”başlıklı bir şiir yazdı. Şiir kısa zamanda dünyaca tanındı ve dünyanın dört bir yanındaki insanlara ayrımcılıkla karşılaştıklarında başkaları adına konuşmaları için ilham verdi.
Niemöller, günahları, sevapları, yaptıkları, yapamadıkları ve pişmanlıklarıyla 6 Mart 1984'te, 92 yaşında, vefat etti ama şiiri Türkçede bile bir slogana ilham oldu:
SUSMA, SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK!
Sustuk çünkü sıra bize gelmez zannettik. Gerçekten henüz bize sıra gelmedi ama yangın komşu eve dayandı. Hala bize gelmediği için yangını görmezden geliyoruz. Halbuki sıcaklık tenimize yaklaştı. Ne zaman uyanacağız. Sıra bize geldiği zaman mı?
İşte o şiir. Şimdi şu an kim için geldiler acaba.?
Önce sosyalistler için geldiler.
Sustum. Çünkü sosyalist değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler.
Sustum. Çünkü sendikacı değildim.
Daha sonra Yahudiler için geldiler.
Sustum. Çünkü Yahudi değildim.
Sonra benim için geldiler.
Benim için konuşabilecek hiç kimse kalmamıştı.