Başlığa bakmayın. Bugünlerde “Yüksek Tansiyon” gerçeğimle uğraşıyorum da onun için bu başlığı attım. Geçen haftaki yazımda şöyle bir paragraf vardı:
“Neyse gittik tabii kardiyoloğa… Önce bir EKG çekildi. Herhangi bir eksiklik belirlenmedi. Daha sonra tansiyon ölçümü yapıldı. İlk ölçümde 19’a 10 çıktı… Epey yüksek. Doktor biraz dinlendikten sonra ikinci bir ölçüm yapılmasını istedi. O sefer de 18’e 8 olarak ölçüldü. İkinci ölçüm de yüksek olunca doktor tansiyonumu bir hafta boyunca sabah akşam ölçüp kaydetmemi istedi. Yani beni, kendi sağlığımı kontrol etmek için görevlendirdi.”
İşte bu yüzden bir haftadır sabah-akşam günde iki kez tansiyonumu ölçüp kaydediyorum. Belli bir yükseklikte seyrediyor. Yarın sonuçları Seferihisar Devlet Hastanesindeki kardiyoloğum Mustafa Özgür CEYLAN’a götüreceğim. Bakalım nasıl bir tedavi şekli uygulanacak. Bunu yarın öğrenebileceğim.
*****
Daha sonra ülkenin durumuna bakınca Türkiye’nin gerçeğinin de bu kelime, bu sözcükle anlatılabileceğini anladım. Çünkü bazıları gerginliği artırarak, yani ülkenin tansiyonunu yükselterek yönetimde kalmanın yolunu bulduğunu söylüyor. Bu gerçeği Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş dile getirdi.
Yavaş: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gezi Direnişi’nde “Yapma bu kadar germe halkı” diyenlere, “Ben yedi seçimdir gererek kazanıyorum” yanıtını verdiğini söylüyor.
Gerginliğin işe yarayıp yaramadığını önümüzdeki seçimlerde göreceğiz. Ancak germe işini yapanların arttığını söylemek de yarar var.
*****
Geçelim başka konuya!
20 Temmuz tarihi benim için çok önemlidir. Neden mi? Çünkü bu tarih Kıbrıs Türk’ünün bağımsızlığa kavuştuğu tarihtir.
Kıbrıs Barış Harekatı tam 51 yıl önce bugün başlamıştı. O zamanlar TRT Adana Haber Bürosu’nda görevliydim. 20 Temmuz günü uçak sesleri ile uyandım. ve hemen büroya gittim. Büroda müdürümüz Rahmetli Aydın Remzi YÜREĞİR ile kıdemli muhabir rahmetli Abdullah BULCA oturuyorlardı. Aydın abi “hayrola Erdoğan ne işin var burada?” diye sordu. Yanıtım “bu uçakların seslerini iyi tanırım sanırım harekat başladı!” diye yanıt verdim. Tahminim doğruydu, harekat başlamıştı.
O günleri arkadaşım Mustafa Bağdiken’in yazdıklarını aktarmakla anlatmak istiyorum:
“Bundan tam 51 yıl önce bugünlerde, tam bir hafta boyunca Kıbrıs Türklerinin gözü hep gökyüzündeydi.
"Biliyoruz gelecekler, fakat ne zaman? Bu sabah? Bu gece gelirler mi?" diye kalpleri davul gibi ses çıkararak heyecanla atıyordu.
Kimileri de Rum katliamında son nefesini verirken bile gözü gökyüzünde, aynı beklenti içindeydi..
Yunanistan'ın maşası Nikos Sampson'un 15 Temmuz darbesinin ardından başlattığı katliamlara karşı koymaya çalışıyorlardı.
Ne yazık ki, gözü dönmüş rum çeteleri işi iyice azıtmış, toplu katliamlara da başlamışlardı.
Benim hatırladıklarım, Muratağa, Sandallar ve Atlılar'daki toplu katliamlardı. Mücahitler, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) karşı koymaya çalışsa da azgın rum sürülerinin gözünü kan bürümüştü bir kere.
Sonra..
Tabi ki geldiler. Ama 20 Temmuz'da..
O uçak sesleri… Paraşütlerle Rum çetelerinin tepesine inen Mehmecikler. Girne'de Karaoğlanoğlu Çıkarma Plajı'na yanaşan ve Mehmetçikleri yavru vatana indiren çıkarma gemileri.
Gemilerimizden Rum mevzilerine yapılan ve tüm adaya sarsan top atışları eşliğinde, Radyolarda merhum Başbakan Bülent Ecevit'in 20 Temmuz 1974 sabaha karşı Dünyaya da meydan okuyan o gür sesiyle Barış Harekatı'nı ilan edişi..
Kıbrıs Türkleri'nde sevinç çığlıkları gözyaşları..
Ne mutlu bana, iki yıla yakın süre sizin aranızdaydım..
Kıbrıs Türkleri olarak bir süredir sıkıntılı günler yaşıyorsunuz biliyorum. Ne olursa olsun her zaman yanınızdayız.
Şimdiden kutlu olsun…”
Bugünlük de bu kadar!