Nobel ödüllü ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu, “Enflasyon bir semptomdur. Türkiye’de temel sorun fakirlik. Çünkü işçi ücretleri artmıyor. İşçi ücretlerinin artması için eğitim ve teknolojiye yatırım yaparak verimliliği artırmamız lazım” sözleri, gündemin konusu oldu. Ekonomistler, enflasyonu/ yoksulluğu/ asgari ücreti/ verimliliği değerlendirdi! Ekonomistlerin kullandığı “dili” herkesin anlaması beklenemez; ancak, “ekonominin” ana etmeni “insan emeği” olunca, asıl sorunun “emekçinin” yaşamını sürdürmesi için “emeğinin karşılığı” olarak verilen ücretin “yetersiz kaldığı” gerçeği nedense yanıtlanma gereği duyulmadı! Acemoğlu’na katılıyorum, “temel sorun yoksulluk”, ücretlerin aratılması için “eğitimin, teknolojinin, verimliliğin” artırılması “ana” koşul!
***
Yıllardır, “açlıkla sınanan” ücretliden “verimliliği” nasıl bekleyeceksiniz? Soru, “ücretliyi yoksulluktan nasıl kurtarırız” değil mi? “Ücretliyi” salt “emeğinin hakkını” bekleyen diye düşünmeyelim; üretici, tüketicidir de! Gerek kendinin, gerekse başka “üretenin” ürettiğini tüketecek! Bu da “neden üretiyoruz” ya da “neden daha çok üretmeliyiz” sorusunun yanıtıdır!
Ücretli “üretecek”, ancak “tüketemeyecek”! Nedeni “yoksul” oluşundan, “alım gücü” olmayışından; markete vardığında raflardaki fiyatı, pazarı gezerken tezgahı gördüğünde gereksindiği ürünleri alamayacak, alamayınca da “doyamayacak/ beslenemeyecek”! Canlının, gereken besin alamadığında yaptığı işte gösterebileceği “verimliliği” düşünün isterseniz!
***
Acemoğlu’nun “temel sorun yoksulluk” saptamasına ilişkin ekonomistlerin, “tanınmadık/ bilinmedik” yerlerden verdikleri örnekler kafa bulandırmaktan ileriye gitmediği gibi, somut biçimde “çözüm” yolları da ortaya konamıyor! Hepsini bir yana bırakalım; ülkenin/ ülkelerin ekonomilerini ayakta tutan “çalışanların”, her şeyden önce yaşamlarını “sağlıklı” biçimde sürdürmeleri gerekmiyor sanki! Çalışan ödevini yerine getiriyor, ancak yönetenler/ doymazlıklarına “sınır” tanımayınca, anaparadarları korumak için çaba harcayınca “ücretler” gerilerde kalıyor, çalışanlar yoksullaşıyor/ iyi beslenemiyor/ iyi dinlenemiyor/ iyi yaşayamıyor!
Şöyle düşünüyorum; sorunun “yoksulluk” olduğunun benimsemesine, “yoksulluğun” derinleşmesinde uygulanan ekonomi politikalarını göstermelerine karşın, çözümün “uygulayıcıda” olduğu konunun içine alınmıyor!
***
“Temel sorun yoksulluk” saptamasına tepki gösteren ekonomistlerin, ülkede çalışanın “aylık ücreti” olarak kronikleşen “asgari ücretle” nasıl bir yaşam sürdürebileceklerini merak ediyorum! Yılbaşından bu yana onbuçuk ay geçmiş, o tarihte onyedibin lira olarak belirlenen “asgari ücretin” alım gücünün yarısı erimiş, bugün için de “yeni yıl için” yüzde yirmi/ yirmibeş arasında bir artış olması için çalışmalar yapıldığı düşünülürse, “çalışanın verimliliği”, ya da gösterilecek “verimlilikle” ekonomiye katkısı ne olur?
Pazar tezgahlarında fiyatların ne olduğunu bilseniz bile, “ücretliye” ödenen “asgari ücretle” nelerin edinilebileceği bilinmezse/ sorgulanmazsa için içinden de “zor” çıkılır!
***
Ülkeyi yönetenlerin “ödevi”, karmaşık rakamlarla yurttaşı çıkmaza sürüklemek olmamalı; yoksulluktan kurtarmak olmalı! “İş gücü üretkenliği olumlu etkiliyor!” “İş gücü”, yoksullaşan emekçinin “emeği”… Demek ki, “emeğin karşılığı” alınmayınca “verimlilik” de olumsuz etkileniyor; yanıt aranması gereken sorun bu!