Adana’daki toplu taşıma araçları ile ilgili kaç kez yazı yazdım hatırlayamıyorum.
Şehit annesine hakaret ettiler, yazdık..
65 yaş üzeri vatandaşların topla taşıma araçlarına binmeleri ücretsiz, ancak şoförler bu büyüklerimizi gördüğünde durakta durmayıp transit geçiyor. Kimileri de babaları yaşındaki insanları azarlıyor.
Gazeteciler basın kartlarını gösterip otobüse biniyor dövecek gibi bakıyorlar…
Bizler tüm bu olumsuzlukları yazıyoruz, ancak durak başkanları öylece izliyor.
Değerli dostum Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Müdürü, gazeteci Yusuf Aslan da toplu taşıma araçları ile ilgili patlama noktasına gelmiş olacak ki sosyal medya hesabından şoförleri haklı olarak eleştirmiş.
Belki sosyal medya hesapları olmayan ya da sosyal medyaya uzak olan kooperatif başkanları vardır diye Yusuf Aslan’ın serzenişte bulunduğu yazısını köşeme taşıdım.
Noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlıyorum.
Buyurun okuyun. Özellikle toplu taşıma araçlarının durak başkanları ya da her kim sorumluysa okuyup sorumluluğunu yerine getirsin, ya oturdukları koltuğu boşuna işgal etmesinler…
***
Otobüs şoförlerini eğitin artık!
Adana’da dolmuş veya otobüs şoförlerinin eğitim sorunu bir türlü giderilemiyor.
Adana dışında diğer kent ve beldelerde; özellikle TC. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilen turkuaz renkli BASIN KARTI kullanımı konusunda tek bir sıkıntı yaşanmıyor.
Adana’ya gelince; dolmuş ve otobüs şoförleri burunlarından kıl aldırmıyor.
Ukalalıkta sınır tanımıyorlar… Araç içerisinde onlarca insanın bulunduğu ortamda gazeteciyi azarlamaktan geri durmayıp, bundan gizli gizli zevk alıyorlar…
Eğitim seviyeleri yerlerde olan bu kişiler; basın kartı almak için bin türlü zahmete giren, prosedürleri aşan ve BASIN KARTI sahibi olan insanlara üstünlük taslıyor!
Özel Halk Otobüsleri şoförleri bir yana Büyükşehir Belediyesi otobüs şoförleri de aynı tavırlar içerisinde. Otobüs İşletmesi yetkilileri bu sorunu çözmek bir yana adeta kendileri yaratıyor…
Otobüs şoförlerine bilgi verip, şikayetler konusunda uyarmak bir yana kendilerince talimat verip bu konudaki sıkıntıyı artırıyorlar.
Bir meslektaşımız bu konuda yaşadığı sıkıntıyı anlattı. Büyükşehir Belediyesi Otobüs şoförü; TC. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilen turkuaz renkli basın kartında “Türkiye Cumhuriyeti yazmıyor” diyerek, kartın geçersiz olduğunu belirtip, “Öten karttan olacak” diyerek KENTKART’ı tarif ediyor. Kendilerine bu yönde talimat verildiğini ileri sürüyor. Kartın son kullanım tarihini kontrol ediyor, evirip-çeviriyor. Basın mensubu da öğretmeni karşısında sınava tabi tutulmuş öğrenci gibi duruyor! Bu küçültücü duruma bir son verilmeli!
Düşünebiliyor musunuz; resmi anlamda nüfus cüzdanı yerine geçen bu kart geçersiz oluyor; Büyükşehir Belediyesi’nin bir biriminin verdiği Kentkart geçerli oluyor. Bu nasıl mantık?
Şimdi çıkıp ta “demokrasilerde 4.kuvvet” dediğimiz basının, ücretsiz ulaşımda yaşadığı küçültücü tutum ve davranışlar karşısında saygınlığı kalır mı?
Özel Halk Otobüsleri Kooperatifleri zam istediklerinde, yaşadıkları sorunları yetkililere aktarmada hemen basının kapısını aşındırırken; basın mensuplarını taşımaya geldiğinde burunlarından kıl aldırmıyor!
Bu kent sahipsiz! Herkes koltuğa kurulduğunda kerameti kendinden menkul sanıyor! O koltuktan bir gün ineceğini, kendisinin de bir gün aynı muameleye maruz kalabileceğini düşünmüyor!
Gazeteci Turkuaz renkli basın kartını alabilmek için hem SGK’ya prim ödüyor hem belirli süre içerisinde gazetede imzalı haberi yayınlanıyor. Sonra da bir çok evrak hazırlayıp, TC. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na başvuruyor. Başvurusu komisyonlardan geçiyor. Kartı aldıktan sonra da SGK primlerini yatırmaya devam ediyor…
Zaten hiçbir espirisi kalmayan, sadece toplu taşımada ücretsiz binme hakkı veren Basın Kartı’nı gördüğünde yüzünde iğreti bir ifade beliren, karşısındaki insana tepeden bakıp, toplum içerisinde küçültmeye çalışan şoförlerin eğitimi şart. Bu sorun artık bıkkınlık verdi!
Resmi kimlik özelliği taşıyan BASIN KARTI’nı bırakın otobüs şoförünü, kargocu da bankacı da, esnaf da tanımıyor. Ehliyeti, nüfus kartını kabul ediyor, basın kartını kabul etmiyor.
Bu konuda en büyük sorumluluk TC. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Bölge Müdürlüklerine düşüyor. Kartı veren kurum olarak; sadece kartı taşıyana değil kartı verene de sorumluluk düşüyor. Meslektaşlarımız mağdur oluyor, küçültücü davranışlara maruz kalıyor.
Bu sorunun kalıcı çözümü için ilgili kurum ve kuruluşlar ile Basın sektöründeki örgütlü yapılar bir araya gelmelidir…
Aksi halde bu tür küçültücü tutum ve davranışlar devam edecektir…