Trump Palm Beach Kongre Merkezi’nde yaptığı konuşmada dedi ki, “Ben savaş başlatmayacağım. Savaşları durduracağım.” Bir yandan gönlüm inanmak istiyor, bir yandan da aklım tarihe dön, bak diyor.
Amerika o lanet olası savaşı durdurmak istiyordu. Durdurdu da. Hem de en lanet bir yöntemle. Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası attı. Sadako Sasaki Hiroşima’da yaşıyordu. Milyonlarca çocuk gibi o trajediyi yaşadı.
Sadako henüz 2 yaşındaydı. Bomba evlerinin sadece 2 kilometre uzağında patlamıştı. Ev yandı, yıkıldı. Sadako ve ailesi mucizevi bir şekilde evden kaçmayı başarmıştı. İlk bakışta, bunu bir mucize olarak kabullendiler. Henüz atom bombasının radyasyon etkisinden haberleri yoktu.
Küçük kız büyüdü okula gitmeye bile başladı. Derslerinde başarılı, sosyal bir öğrenciydi. Savaşın izleri yok olmuş gibiydi. Savaşı unutmuştu. Ta ki, 12 yaşına kadar…
Sadako bir gün boynunda ve kulaklarının arkasında tuhaf şişkinlikler hissetmeye başladı. Birkaç hafta sonra da vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar ve lekeler belirdi.. Doktorlar, Sadako’ya atom bombası hastalığı adı verilen kan kanseri teşhisi koydu.
1950’lere gelindiğinde lösemi vakaları inanılmaz artış göstermişti. Atom bombasının yaydığı radyasyonlar, bombadan zarar görmediğini düşünen küçücük çocukların hayatına savaştan yıllar sonra kastetmeye başlamıştı.
Sadako hastaneye yattı. Sınıf arkadaşlarından biri ziyaretine geldi. Yanında, altın rengi kağıttan, origami sanatını kullanarak yaptığı bir “Turna kuşu” getirmişti. Başucuna koydu. Sonra eski bir Japon efsanesini anlattı, Sadako’ya;
-“Hasta birisi eğer kâğıttan 1000 adet turna kuşu yaparsa, Tanrılar bu kişinin dileğini yerine getirir ve onu sağlığına kavuşturur.” Sadako bunları duyunca, kalbi umutla doldu. Kâğıt turnaları katlamaya başladı…
O tertemiz yüreği ile katladığı her turnayla konuştu. Şöyle diyordu: “Kanatlarınıza ‘huzur’ yazacağım. Böylece tüm dünyada uçabileceksiniz…”
Ne yazık ki, küçük kızın ömrü 1000 turnayı katlamayı yetmedi. Atom bombası atıldıktan 10 yıl sonra, 25 Ekim 1955’te hayata veda etti. Arkadaşları, eksik kalan 356 turnayı katlayıp onunla birlikte gömdü.
O günden sonra Turna Kuşu barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesi oldu. Sadako’nun ve atom bombasından ölen bütün çocukların anısına Hiroşima’da bir anıt yapıldı.
Sadako kısacık ömründe, yaptığı turnalarla bir umut mirası bıraktı dünyaya. Barış Günü olan 6 Ağustos’ta, dünyanın dört bir yanından çocuklar hala yaptıkları turna kuşlarını Sadako’nun anıtına gönderiyorlar.
Nazım Hikmet, Sadako’nun hikayesinden çok etkilenmişti. Ve “Kız Çocuğu” şiirini onun için yazdı…
Kapıları çalan benim, kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler.
Hiroşima’da öleli oluyor on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için istediğim hiçbir şey yok.
Şeker bile yiyemez ki kağıt gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin, şeker yiyebilsinler.
Lanet olsun, savaşlara, yapanlara, yaptıranlara, rant sağlayanlara.
Hadi bakalım Donald, umarım muadillerin gibi bugün söylediklerinin yarın tam tersini söyleyerek fırıldak gibi dönmezsin.
MALUM,