Calas ailesi Toulouse’da, kumaş ticaretiyle uğraşıyordu. Bir gün dükkânlarının üstündeki evlerinde akşam yemeğine iki misafirleri vardı Herkes yemeğe hazırlanırken oğul Marc Antoine, dükkana indi. Bir türlü geri dönmeyince genç misafirler dükkana indi Geç kalmışlardı. Marc Antoine kapının, iki kanadı arasında asılı duruyordu. Hemen ipi kestiler, bir hekim çağırdılar, ama çok geçti.
Baba, korkunç bir hata yaptı. Oğluna kıyamamıştı. Çünkü kanuna göre, intihar eden kişi, bir kalbura konur ve bir beygirle sürükletilir, halk ölünün üstüne taş ve çamur atar, sonra da asılır ve tüm mallarına el konulurdu. Bu yüzden doktora, ölümün doğal ölüm olarak yazılması için yalvardı; doktor da onu kırmadı.
Ama o telaş içinde atılan çığlıklar, halkın olay yerine toplanmasına sebep olmuştu. Küçük bir incelemeden sonra cesedin boynunda ip izlerini gördüler. Aile biraz sıkıştırılınca ölümün doğal yollardan olduğu iddiasından vazgeçtiler.
Yalancı şahitler ortaya çıktı. Bağnazlar babanın oğlunu Katolikliği kabul etmediği için astığını söylemeye başladı. Kimse 64 yaşındaki bir adamın oğlunu kaldırıp boğazına ip geçirerek asamayacağını akıl etmiyordu. Hatta biri, “Ah, Tanrım, boğuyorlar beni, “diye bir sesler duyduğunu bile söyledi. Mahkeme, tüm aileye idam istiyordu.
Kararın temyiz edilmesi sadece davayı üç ay daha uzattı. Mahkeme, Calas’tan işkence yoluyla itiraflar elde edebileceği umuyordu. Calas’ya, tekerlek işkencesi yapıldı. Yüksek bir platformda bir tekerleğe bağlandı, bir yandan tekerlek sıkılırken, cellat da demir bir çubukla sanığı ölünceye kadar dövüyor, kolları bacaklarını eklem yerlerinden çıkarmaya çalışıyordu. Ama ne yaptılarsa Jean oğlunu astığını söylemedi. Zorla boğazından aşağı on beş kova su döktüler. Biraz aradan sonra, bir on beş kova su daha yutturuldu. Bedeni anormal şekilde şişti. Sonra da, içirilen suyu kusturmak istediler. Olmuyordu, bir türlü.
Sonra katedral önündeki meydanda bir haça gerildi; bir cellât organlarından her birine, bir demir sopıyla vurarak ikiye ayırdı. Yaşlı adam, İsa’yı imdada çağırdı. Gelmedi İsa. İki saatlik can çekişmeden sonra boğazlandı, cesedi bir odun yığını üstüne atıldı ve yakıldı.
Voltaire, bunu duydu. Vicdanı sızlamıştı. Başka yazarların ve Avrupa’nın vicdanına çağrıda bulundu. “Haykırınız; her yerde haykırılsın. Yalvarıyoruz size Calas’lar için ve bağnazlığa karşı, her yerde haykırınız,” diyordu.
Daha sonra Calas ailesini inceledi. Ailenin çocuklarına karşı çok iyi davrandıklarını, onlara karşı her zaman şefkat gösterdiklerini öğrendi. İki yıl sonra “Hoşgörü Üzerine İnceleme” adlı bir kitap yazarak bir kampanya başlattı.
Bir yıl sonra, davanın yeniden görülmesini sağladı ve Calas’yı, mahkeme önünde bizzat savundu. Suçlamaların asılsız olduğunu kanıtladı ve beraat ettirerek Calas’ın onurunu tarih önünde iade ettirdi.
Hiçbir mecburiyeti yoktu. Sadece aydın sorumluluğunu yerine getiriyordu.
İsteyen ,”Adam öldükten sonra ne işe yarar,” diyebilir.