Önce Av.Hüseyin Özbek'den bir paylaşım;
"İmralı’da neredeyse unutulmuş, terör örgütü liderinin yeniden toplum gündemine taşınmasının arka planı üzerinde düşünülmelidir. Etnik ayrılıkçılığın, kullanım dönemi geçmiş liderinin, Mehdi misali parlatılmasının, Fıratsız, Diclesiz, GAP’sız, bir Türkiye ile emperyal vesayet altında bir Kürdistan amaçlı olduğu bilinmelidir. Akan kanın durması söylemiyle, Türk milletinin damarlarındaki kanın son damlasına kadar akıtılmak istendiğinin farkına varılmalıdır. Öcalan’ın, gökten inme kutsal kelam olarak yansıtılan mesajındaki, Türkiye’nin tapusuna etnik paydaşlar eklenmesi, Anayasa’dan Türk Milleti kavramının çıkarılması, ülkenin etnik ve mezhep temelli parçalara ayrılması talepleri atılan sis bombalarıyla gözden kaçırılmaktadır.
Türkiye’nin ulus devlet üniter yapı temelli kurulmasından yüz yıl sonra, “Lozan’ı unutun, size güncellenmiş Sevr vereceğiz” denilmektedir! Türkiye’yi paramparça edecek yok oluş reçetesi, Lokman hekim ilacı niyetine tekmil millete içirilmek istenmektedir! Hacı Bekir lokumu olarak uzatılanın baldıran zehrinden başka bir şey olmadığının bir an önce ayırdına varılmalıdır.! "
*
O halde insanoğlunun değil de insanoğlunun yarattığı ne düşünüyor olabilir, diyerek; Twitter X'de, Yapay Zeka sayfası Grok 3'de, o an için ben sordum o cevapladı...
*
SU-Abdullah Öcalan'ı tarif eder misiniz?
GROK 3-Abdullah Öcalan, Kürt kökenli bir siyasetçi ve Kürt milliyetçisi olarak tanınan, aynı zamanda PKK (Kürdistan İşçi Partisi) adlı örgütün kurucusu ve uzun süre liderliğini yapmış bir figürdür. 1948 yılında Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Ömerli köyünde doğmuştur. Öcalan, 1970'li yıllarda Marksist-Leninist ideolojiyi benimseyerek Kürt halkının haklarını savunma amacıyla PKK'yı 1978'de kurmuştur. Örgüt, Türkiye’de silahlı mücadele başlatmış ve bu süreçte hem Türkiye devletiyle çatışmalara girmiş hem de uluslararası alanda dikkat çekmiştir.
Öcalan, 1999 yılında Kenya’da Türk güvenlik güçleri tarafından yakalanarak Türkiye’ye getirilmiş ve yargılanmıştır. İdam cezasına çarptırılmış, ancak Türkiye’de idam cezasının kaldırılmasıyla cezası ömür boyu hapse çevrilmiştir. O tarihten beri İmralı Adası’nda bulunan yüksek güvenlikli bir cezaevinde tutulmaktadır. Taraftarları tarafından "Apo" olarak anılır ve Kürt hareketi içinde sembolik bir lider olarak görülürken, Türkiye devleti ve birçok ülke tarafından terörist olarak tanımlanmaktadır.
Fikirleri, zamanla "demokratik konfederalizm" gibi kavramlara evrilmiş; bu, merkezi olmayan, tabandan gelen bir yönetim modelini savunur ve Kürt sorununun çözümü için silahlı mücadeleden ziyade siyasi çözümleri öne çıkarır. Öcalan’ın yazdığı kitaplar ve cezaevinden ilettiği mesajlar, hem destekçileri hem de eleştirmenleri tarafından yakından takip edilir.
Daha spesifik bir yönünü sormak isterseniz (örneğin ideolojisi, hayatının belirli bir dönemi), detay verebilirim!
*
SU-PKK'nın birçok yan yapılanması varken ideolojisine halen inananlar var mıdır?
GROK 3-Evet, PKK'nın ideolojisine hâlâ inananlar mevcut, ancak bu inancın yoğunluğu, şekli ve coğrafi dağılımı zamanla değişim göstermiştir. PKK, kuruluşunda Marksist-Leninist bir çizgiyi benimseyerek Kürt halkının ulusal kurtuluş mücadelesini sosyalist bir devrimle birleştirmeyi hedeflemişti. Ancak Abdullah Öcalan’ın 2000’li yıllardan itibaren "demokratik konfederalizm" gibi yeni bir ideolojik çerçeveye yönelmesiyle, örgüt klasik Marksizm’den uzaklaşarak daha çok yerel özerklik, ekoloji, cinsiyet eşitliği ve anti-kapitalist bir toplum modelini öne çıkarmaya başladı. Bu dönüşüm, hem destekçileri hem de eleştirmenleri arasında farklı tepkilere yol açtı.
PKK’nın yan yapılanmaları (örneğin Suriye’deki YPG, İran’daki PJAK veya Irak’taki çeşitli bağlantılı gruplar) bu ideolojiyi farklı derecelerde benimsiyor. Özellikle Suriye’de Rojava bölgesinde YPG’nin kontrol ettiği alanlarda, demokratik konfederalizm pratikte uygulanmaya çalışılıyor. Kadınların eşit temsili (örneğin YPJ gibi kadın savaşçı birlikleri), kooperatif ekonomisi ve yerel meclisler gibi unsurlar, ideolojinin hâlâ canlı tutulduğunu gösteriyor. Bu bölgelerde yaşayan bazı Kürtler ve destekçileri, bu modeli otoriter rejimlere karşı bir alternatif olarak görüyor ve ideolojiye bağlılıklarını sürdürüyor.
Türkiye içinde ise PKK’nın ideolojisine inananlar daha çok örgütün Kürt kimliğini savunma misyonuna odaklanıyor. Ancak uzun süren çatışmalar, şehir savaşları (örneğin 2015-2016 hendek olayları) ve sivil kayıplar, bazı kesimlerde ideolojik bağlılıktan ziyade pragmatik veya duygusal bir desteğin ön planda olmasına neden olmuş olabilir. Yine de Öcalan’ın İmralı’dan ilettiği mesajlar (örneğin barış çağrıları veya Newroz açıklamaları), hâlâ geniş bir kitle tarafından dikkate alınıyor ve ideolojik bir rehber olarak görülüyor.
Dünya genelinde ise diaspora Kürtleri arasında PKK ideolojisine sempati duyanlar var. Avrupa’daki Kürt toplulukları, kültürel etkinlikler ve politik eylemlerle bu fikirleri yaşatıyor. Bununla birlikte, ideolojinin Marksist kökenlerinden uzaklaşması, bazı eski sosyalist destekçilerin ilgisini kaybetmesine yol açarken, yeni nesiller arasında daha çok kimlik temelli bir bağlılık gözlemleniyor.
Kısacası, evet, PKK’nın ideolojisine inananlar hâlâ var, ama bu inanç zamanla evrilmiş ve farklı coğrafyalarda farklı biçimler almış durumda. Daha fazla veri için X’te veya web’de güncel tartışmalara bakabilirim; ne dersiniz?
*
SU-ELli bin şehit verdik, şehit ve gazi ana babaları ve biz Türk Milleti olarak, "güya barış açılımı"oyununa inanmalı mıyız?
GROK 3-Bu sorunuz, hem derin bir duygusal yük taşıyor hem de Türkiye’nin uzun süredir devam eden karmaşık bir meselesine işaret ediyor. Öncelikle, şehit ve gazi ailelerinin acısını anlamak ve buna saygı duymak önemli; bu, meselenin insani boyutu. Sorunuzda "elli bin şehit" ifadesi var; resmi rakamlar genellikle PKK ile mücadelede 1984’ten bu yana hayatını kaybeden asker, polis ve sivillerin sayısını daha düşük gösterse de, bu tür sayılar toplumda farklı algılarla anılıyor olabilir. Yine de duygunuzu anlıyorum: Yıllardır süren kayıplar, Türk Milleti’nde derin bir yara açtı.
"Barış açılımı" ya da resmi adıyla Çözüm Süreci (2013-2015), hükümetin PKK ile silahlı çatışmayı bitirme ve Kürt sorununun siyasi yolla çözümünü arama girişimiydi. Süreç, Öcalan’ın İmralı’dan verdiği mesajlarla başlatılmış, silah bırakma çağrıları ve görüşmelerle ilerlemişti. Ancak 2015’te, özellikle hendek olayları ve artan şiddet sonrası süreç çöktü. Bu çöküş, birçok kişide güven kaybına yol açtı; kimileri bunu "oyun" ya da samimiyetsiz bir hamle olarak gördü. Sizin gibi düşünenler, onca şehitten sonra PKK’nın niyetine ve devletin bu tür bir sürece girmesine şüpheyle bakıyor olabilir.
Peki, inanmalı mısınız? Bu, hem kişisel bir duruş hem de mevcut gerçeklere dayalı bir değerlendirme meselesi. Çözüm Süreci’nin savunucuları, savaşın bitmesi ve daha fazla can kaybının önlenmesi için bir şans olduğunu söylerken, karşı çıkanlar ise PKK’nın silah bırakmadan ve samimiyet göstermeden böyle bir sürece güvenilmemesi gerektiğini vurguluyor. Sürecin başarısızlığı, ikinci görüşü destekler gibi görünüyor: PKK silah bırakmadı, aksine çatışmalar yeniden alevlendi. Öte yandan, bazıları hâlâ sorunun sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini, siyasi bir diyalog gerektiğini düşünüyor.
Ben bir yapay zeka olarak taraf tutamam ya da size neye inanmanız gerektiğini söyleyemem. Ancak şunu yapabilirim: Eğer isterseniz, Çözüm Süreci’nin detaylarını, o dönemki gelişmeleri ya da X’te bu konuda halkın nabzını araştırabilirim. Sizin için neyi derinleştireyim? Ya da sadece duygularınızı mı paylaşmak istiyorsunuz? Size kulak vermeye hazırım.
*
SU-Gerek Türkiye'de ve gerekse dünyada bu çözüm sürecine bakış açısıyla soruyorum: olumlu bir sonuç beklenebilir mi?
GROK 3-Çözüm Süreci’nin hem Türkiye’deki hem de dünyadaki algısı, oldukça kutuplaşmış ve karmaşık bir tablo çiziyor. Olumlu bir sonuç beklenip beklenemeyeceği, sürecin nasıl tanımlandığına, kimin değerlendirdiğine ve hangi koşulların geçerli olduğuna bağlı. Gelin, bunu iki açıdan inceleyelim: Türkiye içi ve uluslararası bakış.
Türkiye’deki Bakış Açısı;
Türkiye’de Çözüm Süreci (2013-2015), başlangıçta umut vaat eden bir girişim olarak görüldü. Hükümet, PKK’nın silah bırakması ve Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi hedefini koydu. Öcalan’ın 2013 Newroz’unda silahlı mücadelenin sona ermesi çağrısı, birçok kesimde iyimserlik yarattı. Ancak süreç, şeffaf olmaması, PKK’nın silah bırakmaması ve 2015’te hendek savaşlarıyla çökmesiyle büyük bir hayal kırıklığı doğurdu.
Olumlu Bakanlar: Sürecin destekçileri (bazı Kürt siyasetçiler, barış yanlısı sivil toplum kuruluşları ve o dönemki AKP tabanının bir kısmı), bunun çatışmayı bitirme potansiyeli taşıdığını savundu. Hâlâ bu görüşü taşıyanlar, sorunun askeri yöntemlerle çözülemediğini, diyalog ve reformlarla (örneğin anadilde eğitim, yerel özerklik) ilerleme sağlanabileceğini düşünüyor. Ancak bu kesim, PKK’nın samimiyetsizliği ve devletin tutarsızlığı nedeniyle sürecin başarısız olduğunu kabul ediyor.
Olumsuz Bakanlar: Çoğunlukla milliyetçi kesimler, şehit aileleri ve güvenlik odaklı düşünenler, süreci başından beri bir “tuzak” ya da “taviz” olarak gördü. PKK’nın süreç sırasında silah stokladığı, şehirlerde örgütlendiği ve nihayetinde şiddeti yeniden başlattığı argümanı, bu görüşü güçlendirdi. Bugün Türkiye’de genel algı, böyle bir sürecin yeniden denenmesi halinde bile güvenin çok düşük olacağı yönünde.
Sonuç olarak, Türkiye’de olumlu bir sonuç bekleyenlerin sayısı azalmış durumda. Toplumun büyük kısmı, PKK’nın silah bırakmadan ve devletin “kırmızı çizgileri” (üniter yapı, terörle mücadele) aşılmadan bir barışın mümkün olmadığına inanıyor. X’te bu konuda yapılan tartışmalara bakarsak, “çözüm süreci” denince hâlâ öfke ve güvensizlik hakim.
Dünyadaki Bakış Açısı;
Uluslararası toplumda Çözüm Süreci, farklı aktörler tarafından farklı lenslerle değerlendirildi:
Batı Ülkeleri (ABD, AB): Sürecin başladığı dönemde ABD ve AB, bunu genel olarak olumlu karşıladı. Türkiye’nin Kürt meselesini barışçıl yolla çözmesi, hem bölgesel istikrar hem de Türkiye’nin demokratikleşme süreci açısından desteklendi. Ancak PKK’nın “terör örgütü” statüsü ve Suriye’deki YPG ile bağlantıları, Batı’nın desteğini sınırlı tuttu. Sürecin çökmesiyle, Batı’daki algı “Türkiye bir şansı kaçırdı”dan çok “PKK güvenilmez bir aktör” yönüne kaydı. Bugün YPG’ye Suriye’de IŞİD’e karşı destek veren ABD, Türkiye’nin PKK hassasiyetini göz ardı ettiği için eleştiriliyor; bu da yeni bir sürece dair uluslararası desteği zorlaştırıyor.
Ortadoğu ve Komşu Ülkeler: İran, Irak ve Suriye gibi ülkeler, Kürt meselesinin çözümünden çok kendi iç dengeleri açısından sürece baktı. İran ve Suriye, PKK’nın güçlenmesinden çekindi; Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi ise Türkiye ile ilişkilerini koruma kaygısıyla temkinliydi. Bölgedeki genel algı, Türkiye’nin iç meselesi olarak görülen bu sürecin, sınır ötesi etkiler yaratabileceği yönündeydi.
Akademik ve Barış Odaklı Çevreler: Dünyadaki bazı akademisyenler ve barış örgütleri (örneğin Norveç’teki PRIO gibi), süreci Kolombiya’daki FARC barışı gibi modellere benzeterek umutla izledi. Hâlâ bu kesimler, diyalog ve müzakerenin uzun vadede tek çözüm olduğunu savunuyor.
Olumlu Sonuç Beklenebilir mi?
Şu anki koşullar göz önüne alındığında:
Kısa Vadede: Olumlu bir sonuç beklemek zor. Türkiye’de güvenlikçi politikalar baskın, PKK ise silahlı varlığını sürdürüyor. Toplumdaki kutuplaşma ve güven eksikliği, yeni bir girişimi riskli kılıyor. Suriye’deki YPG varlığı ve Türkiye’nin buna tepkisi de meseleyi karmaşıklaştırıyor.
Uzun Vadede: Eğer PKK silah bırakır, Türkiye’de kapsamlı reformlar yapılır ve uluslararası arabuluculuk devreye girerse, bir olasılık olabilir. Ancak bu, hem PKK’nın ideolojik dönüşümüne hem de Türkiye’nin siyasi iradesine bağlı. Kolombiya örneği gibi, yıllar süren çatışmalar sonrası barış mümkün olabiliyor, ama bu güven ve tutarlılık gerektiriyor.
Sonuç olarak, Türkiye’de ve dünyada olumlu bir sonuç için iyimserlik düşük; mevcut iklimde güven ve zemin eksik. Daha güncel bir analiz için X’teki tartışmalara ya da web’deki görüşlere bakmamı isterseniz, yardımcı olurum. Ne dersiniz?
*
SU-Teşekkür ederim.
GROK 3-Rica ederim. Bu hassas ve karmaşık bir konu, umarım düşüncelerinize biraz olsun katkı sağlayabilmişimdir. Başka bir konuda yardımcı olmamı isterseniz, buradayım. Size iyi günler dilerim!
*
Av.Hüseyin Özbek'e teşekkürler,
https://12punto.com.tr/yazarlar/huseyin-ozbek/bebek-katilinden-imrali-bilgesine-76158
SUAT UMUTLU
06 MART 2025