Tam adıyla “Dünya Emekçi Kadınlar Günü.” Emekçi oldukları kadar da onurlu kadın işçilerinin bir isyanı, ayağa kalkışı, direnişi ve hak arayışı sonunda elde edilen onur günü. Bir isyan ve şehit verme, bedel ödeme sonucu başladı ve çeşitli aşamalar sonunda Birlemiş Milletler Genel Kurulunda, 16 Aralık 1977'de, kabul edildi ve resmileşti.
Bu konuda yarın çok şeyler yazılacak ve söylenecek. Ben de yıllarca sayısız yazı yazdım. Ama bugün, bu vesile ile kadınlarımıza sadece kısa bir hatırlatmada bulunmak istiyorum
Osmanlı kanunları, erkek egemen bir düzene dayanıyordu. Aile hayatında, mirasta, şahitlikte ve daha birçok konuda erkekler daha fazla hak sahibi idi. Laik hukuk anlayışı, dini kurallara göre düzenlenmiş olan Mecelle’yi kabul edemezdi. Avrupa ülkelerinde uygulanmakta olan Medeni Kanunlar birer birer incelendi ve İsviçre Medeni Kanunu
düzenlendi ve Türk Medeni Kanunu olarak kabul edildi.
Çünkü İsviçre Medeni Kanunu;
17 Şubat 1926’da Türk insanı için yeni bir hayat başlıyordu:
Hanım arkadaşlar; Siz aldırmayın Osmanlı torunu olduğunu söyleyip, mecelle ve şeriat özlemi içinde olanlarla, Cumhuriyete “doksan yıllık reklam arası” diyen müptezel yalakalara ve Atatürk sizlere neler bırakmış; bir kez daha hatırlayın.
Ne demiş bakın: “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki; bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki; bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?”
Dünyayı kadınlar kurtaracakmış. Genelleme yapmak istemem ama artık bu klişeye inanmıyorum. Bizi kurtaracak olan tarih öğretmeni Meral Akşener ve onun türevlerinden anayasa profesörü Serap Yazıcı Özbudun ise, olmaz olsun. Görünen o ki, kadınları da erkekler kurtaracak ve sonra hep beraber Türkiye’yi kurtaracaklar.
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KUDRET, DAMARLARINIZDAKİ ASİL KANDA MEVCUT.