Yılbaşı etkinlikleri Aralık ayının sondan ikinci Cuma’sında Ayasofya’da Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “dünya çapında” hutbesiyle başladı:

-İnanıyorum ki Müslümanlar, insanlığa inşirah getirecek bir nefes bir fikir, bir yol, bir ufuk ortaya koyduklarında bütün dünyada karşılık bulacaktır.

Erbaş, hamaset dozu yüksek hutbesinde, Müslümanların henüz saydığı ulvi değerlerden yoksun olduğunu da teslim etmiş gibi bir duruma düştüğünün farkında mıydı? Bunu tam olarak kendisi bilir. Ama daha vahim bir tespiti de bu hutbesinde yer aldı:

-İnsanlık yeni bir çağın kapılarını açacak fatihler beklemektedir!

Böyle birinin çeyrek yüzyılı aşkın süredir varlığını görememesi kendisi açısından affedilir bir hata değildir!

(Bu satırların yazarı 1994 yılının 29 Mayıs’ında İstanbul’un altmış günlük belediye başkanı Tayyip Erdoğan ile yaptığı Milliyet’in Pazar Röportajı başlığı “İstanbul’un yeni Fatih’i” idi.)

Neyse biz Erbaş’ı gafletiyle baş başa bırakıp yılbaşına dönelim. Diyanet İşleri Başkanı, yeni bir haram türü ilan etti:

-Yılbaşı kutlamaları dahil hiçbir eğlence haramları meşru hale getiremez!

Böylesi ağır bir ithamdan sonra artık kimsede yılbaşı kutlayacak cesaretin kalmayacağı tahmin ediliyordu. Onun için yaygın ve iktidara baygın televizyon kanalları her yıl yaptıkları şarkılı türkülü yılbaşı özel programlarından vazgeçtiler. Yerel yönetimler de “aman şimdi bunlara malzeme vermeyelim” sağduyusuyla(!) o topa girmediler.

Ama ne oldu?

İktidarın amiral filikası a haber, şeriatçı HTŞ’in yönetimi ele geçirdiği Suriye’nin başşehri Şam’dan yılbaşı kutlamalarını canlı yayınla ve övgü dolu metinlerle aktarmasın mı?

Gazeteciliğin nefes alıp verdiği yıllarda olsa haber merkezleri anında Ali Erbaş’a ulaşıp sorarlardı:

-Hocam Şam’da yılbaşı kutlanıyor, sizin a haber de bunu canlı yayınlıyor. Acaba Cuma hutbeniz suya yazılmış bir yazı olduğu hissiyatına kapılıyor musunuz?

Bu kadarla da kalmadı. Ulaştırma Bakanlığı kendi uhdesinde bulunan şehir içi raylı sistemleri yılbaşı günü ücretsiz yaparak vatandaşların yeni yıllarını kutladı!

Eh Şam’da yılbaşı kutlanıyorsa bizde de kutlanmalı duygusu bir anda bütün tv kanallarını yalayıp geçti. Ekipler meydanlara koştu. Zavallı muhabirler olmayan bir şeyi, canlı yayında var gibi göstermek için cansiperane şekilde anonslar yaptılar:

-Şu anda insanlar coşku içinde yeni yılı kutluyorlar!

Kameraların görüş açısı içinde kalan insanlarda hiçbir coşku işareti yoktu. İnsanlar gayet sakin şekilde yürüyorlar. Zaten alanda sahne yok, sahne sanatçısı yok, şarkı yok, türkü yok, bant yayını bile yok! Haliyle coşku da yok.

Ama yaygın-baygın kanallar olmayanı var etmek için ellerinden geleni yaptılar. Yalnız bir şeyi başardılar. İnandırıcılık konusunda kendilerini deşifre ettiler:

-Bize değil, gördüğünüz gerçeklere inanın!

Halk TV’de eski yılların rüzgarını Serhan Asker estirdi. Genç sanatçılardan oluşan kadrosuyla izleyicilerine hoşça vakit geçirtti. Yeni yıla da Leman Sam ile girdi.

Ekol TV kalabalık bir sohbet masası kurmuştu. Ekibin yıldızı Ertuğrul Özkök idi. Bir de genç yıldız Oytun Erbaş dikkat çekiyordu. Kendisinin olağanüstü öngörüleri vardı geçmişte yaptığı:

-Türklerin genetik yapıları covit-19 mikrobuna karşı dirençli olduğundan bu salgın Türkiye’ye gelmeyecektir!

Sonra günde 200 kişi öldü!

Oytun kardeş sözüne itibar edilir kişi olarak başka öngörülerle yoluna devam etti. 2025 için de tahminleri vardı. O konuşurken televizyonun sesini kapattığımdan istifade edemedim.

Ama Ertuğrul Özkök’ü kaçırmadım. Her zaman ses getirecek yazılar yazdı, görüşler açıkladı. Yılbaşı gecesi de formundaydı:

-Ben sonradan görmeyim!

Ne büyük bir haslet değil mi? Halbuki yıllar önce “yükselen değerler” diye bir şey uydurmuş aynı adreste yüz yıldan fazla oturanlara şehirli insanlara yaşam tarzı dersleri veriyordu. Onun bu abartılı lüks tüketim tarzını “görmemişlik” olarak değerlendirenleri de geri kafalı diye itham ediyordu.

Özkök Hürriyet’in tepesindeyken Paris’te yeni sezon şarap tadımı yapar, ardından Kuzey Irak operasyonlarında kafasında bandana ile bombalar arasında koşan komandolara yazılarıyla moral verirdi. Arabeski sevmeyen aydınları çelik beyinli ilan eder, sonra New York Filarmoni konserinden izlenimlerini paylaşırdı.

Özkök ile epeyce vakit geçirmiş olan Hürriyet’in efsane foto muhabiri Sebati Karakurt, Özkök’ü eleştirenlere karşı genel yayın yönetmenini şöyle savunurdu:

-İbrahim Tatlıses ile Mozart arasında bir yerde işte!

Hakkını teslim etmeliyim. Yılbaşı gecesi söylediği onca ipe sapa gelmez görüşler arasında “cesurca” bir çıkışı da oldu:

-Yılbaşını kutlamayın diyenleri ben anlamıyorum!

Ali Erbaş’ın uyarılarına karşın Şam’da yapılan görkemli kutlamalara, son anda meydan yayınlarıyla katılan yaygın-baygın medya ve ulaştırma bakanlığının yılbaşı metro şefkatini üst üste koyunca gönül rahatlığıyla şöyle diyebiliriz:

-Yılbaşı işte böyle kutlanır!