İfral TURGUT

Tarih: 18.09.2024 20:19

YİNE FELSEFE

Facebook Twitter Linked-in

İnsanoğlu tarih boyunca hep bilinmeyeni merak etmiş, gerçekleri arama peşinde koşmuştur. Bulduğu gerçekle bir süre yetinmiş olsa bile, doğası gereği başka gerçekler her zaman yeni araştırmalarının alanı olmuştur.

Ne zaman bitecektir bu arayış sorusunun cevabı kesin olarak, “Hiçbir zaman”dır. Yani, yeryüzünde bulunacak tek bir gerçek kaldıkça bu arayış devam edecektir. Çünkü yaşam asla geri gitmez ve insanlaşma sürecinde hiç kimse “dün” ile oyalanmaz ve hep ufkun ötesini görmeye çalışır.

Ancak bu arayışın yöntemi, etik, yasal, insancıl, ölçülü, dürüstçe, olumsuz tutkulardan arınmış, düzenli, bilim ve akıl verilerine uygun olmalıdır. Nasıl ki, eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz ise, insanlığın yararını ve mutluluğunu amaç edinmeyen gerçek arayışları da ahlak ve erdemin çalışma alanı olmamalıdır. 

Bilgi güçtür; bilgili olan güçlüdür. Ancak bilgiyi güce, gücü eyleme dönüştürecek kişinin kendi iç evreni ve toplumla uyum içinde olması; bilim ve akıl verilerini temel düstur olarak benimsemesi gerekir.

Seneca’nın ifadesiyle, doğa bize bilginin tohumlarını vermiştir, bilginin kendisini değil. O bilgiyi mümkün olduğunca geliştirmek ve genişletmek, bir anlamda sonsuzluğa yaklaşmaya çalışmak isteyen her insan,   bireysel bilgi ve yeteneğini gücü yettiğince geliştirmeye çalışmalıdır. Ancak ne yaparsa yapsın, kişisel dilek ve tutkularını sınırlı tutmak zorunluluğunun da bilincinde olmalıdır. Ulaşılması imkansız dilekleri amaç edinmek; önüne geçilmeyen tutkuların esiri olmak, kişiyi sadece bilgi ve yeteneklerinin iflas ettiği noktaya getirmekle kalmaz, ayni zamanda ruh dinginliğini de bozar ve mutsuz eder. Bireysel dilek ve tutkuları denetim altına almak, onlara anlamlı sınırlar koymak, yüreğimizi ve düşüncelerimizi olumlu amaçlarla beslemek her insanın unutmaması gereken görevleri arasındadır.

Monteigne’e göre aklın üç ilkesi iyi düşünmek, iyi söylemek ve iyi yapmak; bir başka deyişle, söylemle eylem arasında uyum ve dengeyi sağlamaktır. Ancak aklın ve bilimin sürekli olarak çatıştığı üç de düşmanı vardır: Kötülük, bilgisizlik ve tembellik. Kötülük ve bilgisizlikle birlikte tembellik, amaçlarına ulaşmak için sonsuza kadar çalışmayı araç kabul eden bir insanın en çok arınması gereken kusurlarından biridir.  

Halil Cibran, ”İlmiyle amel etmeyen insan karalıkta yol ararken, ışığı yol yerine kendi gözüne tutan kişidir.” diyor. Elbette her insan öğrendiklerini ve olumlu bilgilerini davranış haline getirmek zorundadır. Çünkü sahip olduğu belgeler kişinin tahsilini, davranışları ise eğitimini gösterir.  

Onurlu bir insanın amacı, öldükten sonra daha güçlü bir şekilde yaşamaktır. Çünkü onun için ölüm bir son değil, daha büyük amaçlar için bir başlangıç olmalıdır.

NE MUTLU ÖLDÜKTEN SONRA DA YAŞAMAYI BAŞARANLARA !

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —