Dün Voltaiere’in hiç tanımadığı ama haklılığına inandığı Calas ailesi için verdiği hukuk savaşını yazmıştım. O Voltaire’in tek hukuk savaşı değildi.
Sirven, Fransa’nın Cartres kasabasında yaşıyordu. Protestan’dı. Bir gün küçük kızı Elisabeth, kayboldu. Ana baba ne kadar arasalar da kızlarını bulamadılar.
Bir süre sonra, Cartres piskoposu, genç kızın kendisine Katolik olmak istediğini söylediği için, onu alıp bir manastıra yerleştirdiğini söyledi. XIV. Luis döneminde yayınlanmış bir kanuna göre, yedi yaşını geçmiş bir çocuk Katolikliğe geçme isteğinde bulunursa, Katolik makamlar çocuğu zorla ailesinden alma hakkına sahipti.
Elisabeth Manastırda sanrılara tutuldu. Meleklerle konuşuyor, üstünü başını parçalıyor ve kamçılanması için yalvarıyordu. Rahibeler rahatsız olup, durumu piskoposa bildirdiler . Piskopos da kızın ailesine geri verilmesini emretti.
Elisabeth aileye teslim edildikten bir süre sonra bir gece odasından çıktı ve bir daha geri dönmedi. Cesedi bir kuyunun dibinde bulundu. Yerel mahkeme olayı soruşturmaya başladı. Sorguladığı kırk beş tanığın tamamı da genç kızın kendi canına kıymış, ya da kaza sonucu kuyuya düşmüş olabileceğini söylediler. Ama Toulouse genel savcısı, diğer bir savcıya Sirven’i cinayet sanıklığıyla kovuşturmasını istedi. Nedense illa bir katil gerekiyordu.
Ne var ki, baba Sirven bu cinayeti işlemiş olamazdı. Çünkü Elisabeth’in kaybolduğu gece, kent dışındaydı. Karısı yaşlı ve cılızdı. Kızlardan birisiyse hamileydi. Bu kadınların, Elisabeth’i çığlığını duymadan, kuyuya atmaları pek mümkün değildi. Buna rağmen Toulouse Genel Savcısı, Sirven’in tutuklanmasını emretti.
Sirven, dün anlattığım olayda, Toulouse Mahkemesinin, kuşkulu bir tanığın ifadelerine dayanarak Jean Calas’ı mahkum ettiğini öğrenmişti. Tutuklanıp yargılanırsa, kendi davası da Jean Calas davası gibi Toulouse yargısının önüne getirilecekti.
Bu mahkemelere hiç güveni olmayan Sirven, kışta kıyamette, karısıyla kızlarını yanına alarak, uzun bir yolu tepip dağları aşarak Cenevre’ye ulaştı. Ancak Mallarına mülklerine el konulmuştu.
Voltaire, yine dayanamadı, bu sefer Sirvenler için bir kampanya başlattı. Mücadeleyi yine üstlenmişti. Aradan tam dokuz yıl geçti. Mahkeme ilk verdiği kararını bozdu. Sirven’lerin suçsuzluğunu açıklayıp mal varlıklarını geri verdi.
Voltaire Fransız adalet yerden yere vurarak şöyle diyordu; “Düşününüz, bir aileyi ölüme mahkûm etmek için sadece iki saat gerekti; suçsuzluklarına karar vermek içinse dokuz yıl.”
Adalet adil olmayınca tanığın gerçek olmasına da gerek yoktu. Gizli bile olabilirdi.
TOULOUSE GENEL SAVCISI DA HER GÜN EN AZ İKİ KERE,