Şimdi çok iyi bildiğiniz, çok sevdiğiniz, severek dinleyip söylediğiniz bir şarkıya bakalım:
Güfte: Melek Hiç. Bir kadın.
Beste: Amir Ateş. Bir hafız, din adamı.
İthaf : Peygambere
MELEK HİÇ: Mülkiye kaymakamlarından Halit Bey'in kızı. Okula gitmedi, özel hocalardan ders alarak yetişti. Sultan Reşad'ın mabeyn müdürü Ahmet Recai Bey ile evlendi, bir oğlu oldu. Bir süre sonra boşandı ve bir daha evlenmedi.
Türk musikisine özel bir ilgisi vardı. İşte bestelenen şiirlerin bazıları ve bestekarları:
1964’te Kansere yenik düştü. Yaşasaydı kim bilir daha hangi eserlere can verecekti. (Hayatını yazmam lazım, bir gün uzun uzun )
AMİR ATEŞ: Hafız, mevlithan, Üsküdar Musiki Cemiyeti Başkanı, Bestekâr. Bir gün Melek Hiç, kendisine bir şiir vermiş ve “Bunu besteler misin,” demiş. Ardından da şiiri Peygamber’e olan sevgisi dolayısıyla yazdığını eklemiş.
Amir Ateş de şiiri Tasavvufa olan ilgisi dolayısıyla 5 (evet beş) dakikada bestelediğini söylüyor. Şarkı bestelendiğinde yılın şarkısı seçilmiş.
Evet, bir kadın, bir din adamı ve Peygamber.
Gelin şimdi yobazlara inat hep beraber söyleyelim.
Bir kızıl goncaya benzer dudağın.
Açılan tek gülüsün sen bu bağın.
Kurulur kalplere sevda otağın.
Kim bilir hangi gönüldür durağın.
Her gören göğsüme taksam seni der.
Kimi ateş gibi yaktın beni der.
Kimi billur bakışından söz eder.
Kim bilir hangi gönüldür durağın.