Gözlerini ufka diktiği zaman ufkun ötelerini gören, takvime baktığı zaman yalnız bugünü değil yüz yıllar sonrasını görüp yaşanacakları bilen Atatürk, bugünlerimizi gördüğü için, bize emanet ettiği en büyük eseri Cumhuriyet için, ilk görevimizin Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etme olduğunu söylemişti. Eğer bu görevimizi layıkıyla yerine getirmez, ya da getiremez isek, kendimize başka görevler aramamıza gerek yoktur. Çünkü Cumhuriyet yok ise, bedenen yaşıyor olsak bile, Atatürk’ün gençliği olarak biz de yokuz demektir. Çünkü Türk milletinin varlığının ve istikbalinin yegane temeli Cumhuriyettir.
Bizi bu temelden yoksun bırakmak isteyen dahili ve harici düşmanlarımız, bugün kendilerini her zamankinden daha güçlü hissettikleri için, var güçleriyle çalışıyorlar. Böyle düşmanların varlığını görmemek, onları yok farz etmek, onların olmadığı anlamına gelmeyeceği gibi, daha da güçlenmelerine göz yummak olacaktır. Bugün, istiklal ve cumhuriyetimizi savunma günüdür. İçinde bulunduğumuz şartların zayıf görünmesi görev alacağımız günü asla geciktirmemelidir.
İstiklal ve Cumhuriyetimize gaflet, dalalet ve hıyanet içinde, kazanılmış bir zaferin galipleri gibi kendilerinden geçmiş bedhahlar olabilir. Ama bu onların gücü değil kendilerini bilmezliğidir.
Kendi amaçlarına uygun sahte hukuk kurallarıyla, bazen zorla ama çoğunlukla hileyle, bize ait her şeyi, her kurumu, yer altı, yer üstü kaynaklarımıza el koydukları hiç birimizin inkar edemeyeceği bir gerçektir. Yine inkar edemeyiz ki, bu teslimiyete kendi gafletimiz, kendi tembelliğimiz, kendi vurdumduymazlığımız sebep olmuştur. Ama artık uyanma ayağa kalkma zamanıdır. Dedelerimizden emanet aldığımız bu cennet vatandan torunlarımızı mahrum etme hıyaneti içinde olmak bu milletin asil geçmişine en büyük ihanettir.
Atatürk bu ülkeyi bizlere emanet ederken demişti ki, ”Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.” Öyleyse bizim sadece Cumhuriyeti korumamız da yetmez, onu bizden sonra koruyacak nesilleri yetiştirmek ve Cumhuriyeti onlara bir miras olarak bırakmak da en önemli görevlerimizden biridir.
Geleceğimizin mirasçıları gençleri yetiştirmek, Atamızın deyişiyle, onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini vermek, istikbalin aydınlığına onlarla kavuşabilmek için Cumhuriyetin aydınlık yüzünü onlara en doğru şekilde tanıtmalı, en doğru şekliyle yaşayarak göstermeliyiz.
Bugün, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Bu, “Ne mutlu Türküm,” diyen herkesin namus borcudur.
İçerideki kitlenin suskunluğu, içimizdeki hainleri her an biraz daha güçlendirmektedir. Bu yüzden, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz,” sözleri asla unutmamamız gerek bir öngörü olarak hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.
Bütün bunları yapabilmek için, bir yerlerden yardım, göklerden bir ilahi güç beklemek bir başka gaflettir. Çünkü, Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.
BİR KEZ DAHASORU: CUMHURİYET BİZDEN NE BEKLER?
Kabul edelim ki, şu anda işlevsiz, görevsiz, etkisiz bir meclisimiz var. Oysa o meclis Kurtuluş Savaşını yönetmiş, kazanmış, savaşın bütün korkunçluğu ve azgınlığına rağmen bir gün bile kapanmamıştı. Çünkü, o egemenliğin kayıtsız şartsız millete aidiyetinin temsilcisiydi. Şimdi ise fonksiyonsuz, hiçbir iş yapamayan, fuzuli işgal halinde bir topluluk.
İşte Cumhuriyet bizden o meclisi tarihi onuruyla geri kazanmamızı istiyor.
HEPİNİZE SAYGILARIMLA.