Adnan Gümüş

Tarih: 12.12.2025 07:09

AKP’NİN BAŞARISIZLIKLARI 'İNSANLAR YALNIZ', 'MAHPUS GİBİ EVLERDE', 'NÜFUSTA YÜKSEK ALARM'

Facebook Twitter Linked-in

Daha önce de yazmıştım ‘Bakanlar, bürokratlar susma haklarını kullanabilirler’ diye. Çünkü her söyledikleri aynı zamanda itiraf niteliğinde bulunuyor, kendi iktidar dönemlerinin başarısızlığını belgeliyor.

Haftanın itirafları TÜİK’ten, TÜİK Başkan Yardımcısı Furkan Metin ve Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Deniz Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Şahin’den gelmiş, AA ve TRT bunu haber yapmış.

TÜİK Başkanı: AKP başarısız, “Nüfusta 'yüksek alarm': Doğurganlık hızı 11 yıldır aralıksız düşüyor”
Bir ülkenin doğurganlık durumunu bilmem ama nüfusunu sağlıklı bir şekilde sürdürmesi çok temel göstergelerden birini oluşturuyor. 

AA ve TRT, TÜİK verilerini bir kez daha açıklamış, AKP’nin nüfus politikasında çok başarısız olduğunu belirtmiş. Benim yorumum değil AA’nın haberine göre TRT’de haber başlığı şu şekilde: “Nüfusta 'yüksek alarm': Doğurganlık hızı 11 yıldır aralıksız düşüyor. (…) TÜİK’in yaptığı araştırmaya göre, "toplam doğurganlık hızı", 2001'de 2.38 çocukken 2014'ten itibaren aralıksız düşüş eğilimine girdi. Bu doğrultuda, 2014'te 2,19 olan sayı, 2015'te 2.16'ya, 2016'da 2.11'e, 2017'de 2.08'e, 2018'de 2'ye, 2019'da 1.89'a, sonra sırasıyla 2020'de 1.77'ye, 2021'de 1.71'e, 2022'de 1.63'e, 2023'te 1.51'e ve son olarak 2024'te 1.48'e düştü. Bu durum, nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1'in altında kaldığını gösterdi.”

TÜİK, TRT doğurganlık hızı tablosu

TÜİK Başkan Yardımcısı, bu doğurganlık hızının nüfus sürdürümünü ve sosyal dengeleri zorlayacağını anlatıyor, hatta sınırların aşıldığını itiraf ediyor. AA/TRT’den alıntıya devam edelim: “TÜİK Başkan Yardımcısı Furkan Metin, doğurganlık hızı oranının 1.4'e düşmesiyle "yüksek alarm" seviyesine gelindi.”

Haber devam ediyor: “Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Deniz Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Şahin de ülkede yaşanan nüfus krizinin yeni olmadığını, son 20 yıldır devam ettiğini söyledi.”

Kısaca TÜİK, AA, TRT, MSÜ hemfikir olarak AKP’nin demografya politikalarında ne kadar başarısız kaldığını söylemiş oluyorlar.

Söz aralarında ne söylediklerinin de farkında değiller herhalde başka itiraflarda da bulunuyorlar.

TÜİK’ten ikinci itiraf: AKP döneminde yaşlılar yalnızlığa terk edildi

TÜİK Başkan Yardımcısı Furkan, sadece nüfus sürdürümündeki başarısızlığa dair itirafta bulunmuyor, dahası halkın kendi kaderine nasıl terk edildiğini de itiraf ediyor: “Şu anda kapısını çaldığımız her 5 hanenin 1'inde yalnız biri yaşıyor. Bu yalnız yaşayanların da yüzde 35'ini 55 yaş üstü kadınlarımız oluşturuyor.”

Bu sözlerde tek bir değil iki itiraf var: Birincisi AKP döneminde özellikle 50 üstü yaşlılar giderek yalnızlığa terk edildi itirafı. İkinci itiraf ise bu yalnızlığa terk edilme doğurganlık ile ilgili değil, çünkü bu yaştaki nüfusun ortalama doğurganlığı 2014 öncesine denk geliyor ve o zaman çok daha yüksek bulunuyor. Yani daha doğurgan daha yaşlı nüfus yalnızlığa terk edilmiş veya yalnız yaşamak durumunda kalmış. Bu oranlardaki yüksek artışlar da AKP döneminde, son on yıllarda olmuş.

Dekandan üçüncü itiraf: İnsanları “Hapishane gibi 1+1 ve 2+1’lere” mahkum bıraktık

Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Deniz Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Şahin saptama yapmaya devam ediyor: "Konut mimarisi yeniden ele alınmalı. 1+1 ve 2+1 evler çocuklar için adeta hapishane durumunda. Konut kültürümüzün değişmesi lazım."

Dekan Şahin AKP döneminde konut politikasında ne kadar başarısız olunduğunu ifade ediyor, bunlara stüdyo daireleri de eklersek insanlar stüdyo, 1+1, 2+1, metrekaresi de düşük, neti daha da azalan brüt 35-75 metrekare evlere mahkum edilmiş durumda.

Halktan birileri bu evleri satın almayı bırakın artık kirasını bile ödemekte zorlanıyor, bu evlerin bile kirası 15 bin liralardan başlıyor.

Dekan Şahin: Nüfus için halkı cahil bırakalım

İnsan ne diyeceğini bilemiyor. Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Deniz Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Şahin yani bir profesör dahası dekanlık yapan biri, hem de ülke savunmasından sorumlu bir fakültede, çözüm olarak eğitim süresinin kısaltılması gerektiğini söylüyor: "Eğitim sürelerinin kısaltılması lazım. Eğitimi tekrar elden geçirmeliyiz."

AKP’nin Savunma Dekanı her şeyi biliyor: Konut büyük sorunmuş ama sorun iktisadi değilmiş

Dekan ısrarla sorunun ekonomik krizden kaynaklanmadığını söylüyor, ama bu sözünden önce kümes gibi evlerde çocuk yetiştirmenin zor olduğunu söylüyordu. Sayın Dekan, insanlar yoksulluktan ekonomik krizden dolayı bu “hapishane gibi evlere” mahkum oluyor.

Yine de şunu vurgulayalım, doğurganlık refahla ilgili değil, refahı yüksek ülkeler doğurganlık oranlarında yüksek değil. Eğitimle de doğrudan ilgili değil. Ama refah düşük ise, anne babanın eğitimi düşük ise iyi bir çocuk yetiştirme de sağlanamıyor. TÜİK çilere, araştırmalara, istatistiklere bakarsanız iyi eğitim ile ailenin geçim ve eğitim düzeyinin çok yüksek bir korelasyon içinde olduğunu görürsünüz. Yani mesele çocuk yapmaktan da öte çocuğun sağlıklı yetiştirilmesi, iyi bir eğitim ile geleceğe hazırlanması.

Doğurganlığın Düşmesinin Temel Birkaç Sebebi

1-Dünyada Nüfus Artışı Devam Ediyor, Henüz Nüfus Krizi Yok. Doğurganlığın azalmasının bir sebebi, zaten nüfus büyümesinin son iki yüzyıldır çok yüksek bir ivmede devam etmesi. Yani makro bakarsak hala dünya nüfusu hızla artıyor. Dolayısıyla bu kadar nüfus artışı varken bazı ülkelerde daha az doğurganlık bir dengeleşimi gösteriyor.

2-Liberalizm, Kapitalizm ile Kamusal Kolektif Yaşamın Çelişmesi: Doğurganlığın düşmesinin daha önemli bir sebebi liberalizmde, kapitalizmde “kamusal/ kolektif dayanışma ”nın bozulmasından kaynaklanıyor. Çocuklar, hele de özel gereksinimli doğmuş çocuklar, anne babanın göreviymiş gibi kabul ediliyor, oysa bu bir toplumun toplum olabilmesinin en temel yanını oluşturuyor. Kapitalist toplumda her tür gelir ve mülk belli bir kapitalist sınıfta toplanırken tüm sorumluluk halka yıkılıyor. Kırda sorun değildi ama artık şehirlerde sülale geniş aile dayanışması da mümkün değil. Bu şartlarda çocuk sahibi anne babanın refahı ve tüm yaşamı çocuğa kilitleniyor, uygun ev sağlayamıyor, sokak çocuğa uygun değil, kreş yok, nitelikli okul yok, nitelikli geçim ve iş garantisi yok. Anne baba için daha az çocuk yapmaktan başka bir seçenek kalmıyor.

Bu şartlarda varlıklı bir aile için de çocuğu ile ilgili ilgilenecek kimse yok, hepsi para ile, sokağı yaşayacağı şehrin uygunluğunu para da kurtarmıyor.

3-Kapitalizm ve AKP: Çocuk Bezinden Kar Ediyor, Mamadan KDV ve Vergi Alıyor

Kolektif dayanışmayı bozan en önemli yapısal durum kapitalizm, çocuğun her bakımının, doktorundan mamasına ticaret/kâr/kazanç konusu olması. Öyle ki AKP tüm bunlardan üstelik vergi ve KDV almayı sürdürüyor.

Güncel dünyada çocuk bile ticarileştiriliyor, metalaştırılıyor, araçsallaştırılıyor, hiçbir kamusal sorumluluk alınmıyor, sokak güvenliği bile sağlanmıyor, her tür yükü anne babaya kârı tüccara kapitaliste sayılıyor. Böyle bir düzende çocuk yapmak büyük bir cesaret ve kahramanlık haline geliyor.

Çareye Yönelik Birkaç Öneri:

1-Çocuk Yetiştirmenin Kolektif Kamusal Bir Görev Olması: Her fiziki şart yerine getirilse bile şehirlerde tüm bakım ve sorumluluğu anne babaya bırakırsak, kimse fazla çocuk yapmak istemez. Çocuk yetiştirmek kolektif kamusal bir sorumlulukla sağlanmalıdır, anne babaya yük olmamalıdır. Kaldı ki hiçbir fiziki ortamı da sağlamıyoruz.

2- Tüm Çocuklara Nitelikli Konut Sokak Park Sağlanması: Anne baba kocaman şehirde çocuğunu bırakacak kreş bulamıyorsa, bunun için ondan eşek yükü ile para istiyorsanız, çocuğunun koşacağı oynayacağı bir sokak ve park bile bulamıyorsa, bebeleri ile AVM’lere mahkum ediyorsanız, kimse fazla çocuk yapmak istemez. Eğer bir iki çocuk yapılacaksa bunun için önce uygun konut, sokak, şehir fiziki ve sosyal donatılarının hazırlanması gerekir.

3-Tüm Çocuklara Nitelikli Okul ve Okulda Beslenme Sağlanması: Anasınıfına göndereceği çocuktan oyuncak ve yemek parası isterseniz, okula gönderdiği çocuk için elektrik gaz parası isterseniz, okulların yüzde 90’ını niteliksiz okul haline getirirseniz, bu işi MESEM ile çözemezsiniz, hiçbir anne baba doğuracağı çocuk 15 yaşında kirli paslı işlerde çalışsın diye çocuk doğurmak istemez. Aç bitap okula çocuk göndermek istemez. Okulda çocuklara bir öğün yemek, hatta su bile vermediğiniz şartlarda kimse fazla çocuk doğurmak istemez.

 4-Tüm Çocuklara Nitelikli Gelecek Garantisi Verilmesi: Anne baba 20-25 yılını gecesini gündüzüne katıyor, çocuğu doğru düzgün yetişsin diye çok ağır bedeller ödüyor, çocuğa kamusal olarak bir gelecek garantisi bile sağlanmıyor. Bu şartlarda kimse fazla çocuk yapmak istemez.

5- Uyuşturucunun, Mafya ve Çetelerin, IŞİD’cilerin Kol Gezmediği Yaşanır Şehirler: Bu kadar uyuşturucunun yaygınlaştığı sokağın trafik magandasından mafyalara, çetelere, IŞİD’cilere kadar kuşatıldığı bir ortamda hiç kimse çocuğumun başına ne gelecek diye uykularının kaçmasını istemez, yani yaşanılır şehirler herkes için şartı oluşturuyor.

Çok Boyutu Var, Cahil De Bıraksanız Olmaz, Zararı katlanır, Aksine Nitelikli Eğitim Garanti Edilmeli

Özetle, konunun çok boyutu var. Kapitalist çağda, liberal çağda, tüm sorumluluğun anne babaya terk edildiği liberal kentsel yaşam ortamında hiç kimseye fazla çocuk yaptıramazsınız. Eğitim süresini azaltsanız da bu yaşam şartlarında kimse öyle çok çocuk yapmaya heveslenmez.

Ailelerin 2-3 çocuk yapma eğilimine tekrar dönmesi kolay gözükmüyor. Ancak bu cehaletten de geçmeyecek. En azından her çocuk için aileye yük olmayacak nitelikli barınma, geçim olanakları sunulsa, çocuklar için nitelikli bir eğitimi kamusal olarak garanti etseniz, en azından bu kadar kaçınma olmaz.

Yağmur Duasından Öte Çok Ciddi Kamusal Politikalara İhtiyaç Var

Yağmur duası gibi çocuk duasına çıkılması da bir fayda getirir mi, bu dualar ne kadar etkili oluyor, onu Tanrı bilir ama eğer bugünkü şartlarda nüfusu doğru düzgün sürdürmek istiyorsak çok ciddi nüfus ve sosyal politikalara ihtiyaç var.

Konuyu paylaşınca bir dost şu notu düşüyor:

 “Şayet devlet doğru dürüst ana çocuk sağlığı hizmeti sunsa, gebelikten sonrasına, hastanesinden ücretli izne, eğitimden istihdama kadar tüm medeni haklar verilse, çocuk yapın demeye bile gerek kalmaz.”

Gerek kalsa bile bunlar da şartları oluşturuyor.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —