Çağlayan Adliyesi mimari özellikleri bakımından görenleri çok etkiliyor. İnsan bayılıyor. Doyumsuz bir yargılanma hazzı arz ediyor. Ayrıca çok fotojenik, günün her saatinde ışığı alabildiğine cömert… Ulaşımı kolay. Metrobüs dev yapıya teğet geçiyor.
Gel gelelim bu muhteşem tesisin içinde bulunması arzu edilen “minik” bir eksiği var. Tam adı İstanbul Adalet Sarayı… İstanbul’da olduğu doğru, saraylığına da kimse itiraz edemez. Ama “adalet” için kefil olacak çok sayıda hukukçu bulmak kolay değil.
19 Kasım 2025 Çarşamba sabahı Grup Yorum’un yargılaması vardı. Uzaktan bakınca Grup Yorum nasıl görünüyorsa İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu kat çelik yelekli polisler, sivil memurlar, özel harekât timleri tarafından olağanüstü önlemlerle donatılmıştı.
Mahkemenin bulunduğu koridorun başı güvenlik bariyerinde “dava başlayınca çağırılacaksınız” bilgisiyle girişlere kapanmıştı. O koridorun bağlı olduğu geniş alan ise “güvenlik sahası” ilan edilmiş boş sandalyelere ailelerin oturmaları yasaklanmıştı.
Sonunda duruşma saati geldi. Aileler salona alındı. Her duruşmada olduğu gibi davayı izleyecek olanlara ayrılan bölüm yetersiz kalmıştı. İçerde sanıkların iki katı kadar da polis ve jandarma görev yapıyordu. Tutuklu Grup Yorum üyeleriyle aileleri arasına güvenlik duvarı oluşmuştu. Birlerini görmeleri nedense engelleniyordu.
Grup Yorum için açılan davadaki “suç unsurları” sıralanırken “devlet şaka mı yapıyor?” dedirtecek cinstendi.
İddianamede “1992’de yayınlanan Cesaret albümünde yer alan ‘Dağlara Gel’ şarkısıyla örgüt mensuplarının dağa/kıra çıkmaya özendirerek örgütün kırsal yapılanmasına eleman temin etmeyi sağladığı” diyor.
Arama motorlarında şöyle bir bilgi de var. Savcının “şarkı” dediği türkü 17. Yüzyılda yazılmış. Güftesi ve bestesi Aşık Gevheri’ye ait… Halk ozanı Grup Yorum arasında örgütsel bir bağ bulunması mümkün görünmüyor. Çünkü Gevheri 1600’lü yıllarda yaşadığı kabul ediliyor. Grup Yorum’un ise 20. Yüzyılın son çeyreğinde sanat dünyasına adım attığı biliniyor. Kendi sosyal medya sayfalarında kuruluş tarihi olarak 1985 yılı gösteriliyor.
Bir başka ağır suç kanıtı ise Beyza Gülmen ile ilgili bölümde şöyle yazılmış: “6 adet İBUCOLT ibareli hap… Beyza Gülmen adına kayıtlı banka hesabından Nuriye Gülmen hesabına 1.100 lira para girişi olduğu tespit edildiği…”
Diğer zalim suç kanıtıysa Merve Kurt, kardeşi Bahar Kurt’un tahliyesini Grup Yorum’un sosyal medya hesabından paylaşması…
Grup Yorum’un dün duruşmasını izledim. Sanıklar Cem Dursun, Rıdvan Akbaş, Merve Kurt, Sevda Kurban, Eser Çelik, Beyza Gülmen, Muharrem Cengiz, Bergün Varan, Şura Başer hakim karşısına çıktılar.
13. Ağır Ceza Mahkemesinin başkanı iddianameyi özetlerken DHKP-C terör örgününe mali kaynak yarattıkları, bu konuda Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) kayıtları bulunduğunu söyleyip “ne diyorsunuz” dedi.
İlk olarak söz alan Cem Dursun, “iddianamede sıralananların hepsini yaptık” dedi:
-Pek çok dilde şarkı söyledik. Şarkılarımızla kitleleri etkilemek istedik ve bunu başardık. Grup Yorum’un milyonlarca hayranı var. Bütün sanatçılar bunu amaçlar!
Dursun, Grup Yorum’un Türkiye Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) ve Müzik Yorumcuları Meslek Birliği’ne (MÜYOBİR) üye olduklarını söyledikten sonra dedi ki:
-Bunların hiç biri suç değildir! Türkiye’de bütün müzisyenler bu kuruluşlara üyedir. Neden üyesiniz diye soruyor savcı, tam tersini sormalı üye olmazsak sormalı neden üye değilsiniz?
Suç unsuru olarak gösterilen belgeler arasında instagram paylaşımları, 100 lira, 400 lira, 1100 lira gibi meblağların annelerden çocuklarının hesaplarına yatırıldığı bilgileri de var.
Uzun duruşma sonunda Grup Yorum’un tutuklu üyelerinden Cem Dursun, Şura Başer, Sevda Kurban ve Beyza Gülmen için tahliye, diğerleri içinse tutukluluğun devamına karar verildi. Dava 9 Şubat 2026’ya ertelendi.
Şimdiye kadar verdikleri konserler kadar haklarında açılan davalarla hakim karşısına çıkan sanatçılar için sıradan gündü:
-Bir Grup Yorum davası daha!