Öğretmenlik, sadece hayatımızı kazandığımız bir meslek değildir. Onu insanî yönüyle birlikte düşünüldüğünde, toplumun kaderini şekillendiren en özel mesleklerden biridir. Onu özel kılan iki yönü vardır. Birincisi, bilgi ve yöntemle beslenen mesleki taraf, ikincisi ise sabır, empati ve değerlerle yoğrulan insanî taraf. Bu iki yönü birleştirmeyi başarabilen öğretmenler, öğrenciyi yalnızca eğiten değil, hayata hazırlayan bir rehber haline gelir.
Meslek olarak öğretmenlik; alan bilgisi, pedagojik birikim ve profesyonel yeterlilikler gerektirir. Bu yüzden öğretirken öğrenen ve eğitimi hiç bitmeyen ender mesleklerden biridir. Öğretmen, doğru bilgiyi aktarımının yanında, her öğrencisinin ilgi alanlarını ve hangi yöntemlerle daha iyi öğrenebileceğini keşfetmek zorundadır.
Dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurutulmaz. Eğitim dünyasının her gün değişen yöntemleri ve yöntemlerin gerektirdiği teknolojik araçlar öğretmeni sürekli bir öğrenme zorunluluğu içinde tutar. Bu yüzden öğretmenlik durağan değil, hayat boyu gelişimi gerektiren bir meslektir.
Öğretmen hep, “Acaba daha iyisi mümkün mü,” sorusuna cevap arayan ve cevabı bulduğunda yeni sorulara yönelen bir araştırmacıdır. Küçücük bir yöntem değişikliğiyle hemen öğrencisinin ilgisini çeker, coşkusunu artırır, özgüven kazanmasını sağlar. Bazen bir küçük cümle, öğrencinin ruhuna hafif bir dokunuş, onun dünyasını değiştirebilir ve öğretmeni ömür boyu unutulmaz kılar.
Asla iddialı bir söz değil, salt gerçek; toplum öğretmenine verdiği değerle ölçülür. Ahlakın, adaletin, saygının ve merhametin ilk adımları sınıf ortamında atılır. Öğretmenler topluma şekil veren insan mühendisleridir. Ya da, öyle olmak zorundadır. Toplumun gelişmesi de zaten buna bağlıdır. Öğretmenlerine değer vermeyen toplum, hiçbir işe yaramayan bilgileriyle baş başa bir ömür geçirdiğinin farkında bile değildir.
Öğretmenler, öğrencilerinin hayatında sessiz ama derin bir etkiler bırakır. Ümitsizliğe düşmüş bir öğrenciye öğretmeninin, “Sen yapabilirsin,” demesi, yaptığını görünce de candan bir gülüşü ve başını okşaması, hiçbir motivasyoncunun beceremeyeceği kadar etkilidir.
Öğretmen öğrencisini geliştirirken (belki kendisi farkında bile olmadan) kendisini de geliştirir. O yüzden bana göre her öğrenci öğretmeninin de öğretmenidir. İşimiz öğretmen ve öğrenci olarak insanca ilişki kurmak olmalıdır.
Tüm bu süreçler içinde öğretmenin rehberi vicdanıdır. Adaletli olmak, güven vermek ve korku yerine anlayış inşa etmek sorumluluk duygusunu beraber yaşamak, gönül emeği gerektirir, hiç de zor değildir ve insana sınırsız bir huzur verir.
Biliyorum, bu satırları okuyan bazı (özellikle genç) meslektaşlarımız, “Hoca sen ne anlatıyorsun; bizim şartlarımızı biliyor musun,” diye soracak, hatta belki bu satırlara kadar gelmeden okumaktan da vazgeçecekler. Bilmez olur muyum, biliyorum. Sevgili ülkemi içim kan ağlayarak takip ediyorum. Feveranlarım da oluyor. Çünkü bunları yapmamanız, yapamamanız için önünüze konulan barikatları da biliyorum. “Nasıl daha iyi bir nesil yetiştiririz,” sorusuna cevap araması gerekenlerin, “Nasıl daha bilgisiz öğretmenler yetiştirir, onlarında nasıl zır cahil, kapkara bir nesil yetiştirmesi sağlarız,” sorusuna ne kadar zaman, emek ve para harcadıklarını da biliyorum.
İşte sizin değerinizi ortaya çıkaracak mihenk taşı da bu olmalı. Başarının en büyüğü, zorun içinden çıkarılandır. Birlik olun öğrencilerinizle ve birbirinizi yetiştirin. Öğretmenlik sadece bir meslekten daha çok, sevginin, sabrın ve insanlığın da temsilciliğini yapan bir sanattır.
ELİNİZDEKİ BÜTÜN İMKANLARI ALSALAR DA,