Oktay EROL

Tarih: 22.12.2025 13:01

GÜRSEL TEKİN’İN BAŞARIR’A YANITI…

Facebook Twitter Linked-in

Son çeyrek yüzyıldır adını duyuyorum Gürsel Tekin’in. Chp’ye çaycılıktan başladığını, yıllarca partinin içinde yer aldığını, başarılı bir İstanbul İl Başkanlığı yaptığını, Kemal Kılçdaroğlu’nun Anakent Belediye Başkanlığı sürecinde çabasını unutmadık… İstanbul’u, İstanbul’un sorunlarını, İstanbul kentlisinin yaşamını birçok politikacıdan daha iyi bildiğini düşünüyorum. Bunun dışında gittiği yerlerde halkla “öykü yazma/ duygudaşlık kurma” konusunda da boş durmadığını, ayrı bölgelerde yurttaşların sorunlarını dinleme, gündeme taşıma çabalarını da biliyoruz…

Kimi zaman esnafın arasına karışıyor, kimi zaman toplumun kırılma noktalarında izler sürüyor, şiddet görenlerle söyleşiyor, özellikle uyuşturucunun yaygınlaşması konusunda gelecekte yaşanacakları gözler önüne seriyor… Aslında bunları tüm “topluma duyarlı” olduklarını ileri süren politikacılardan beklerdik; bakın kaç kişiler? Bir, iki, üç; sonrası yok işte!

***

Gürsel Tekin’in, şu an İstanbul İl Başkanlığı’na getirilişine, parti içinde süren tartışmalara hiç girmek istemiyorum! Bu konu bende biraz tartışmalı… Her iki yanda da masaya yatırılacaklar var; Tekin’in, İl Başkanlığı’na atandığı süreçte “neden” bir araya gelmeyi/ birlikte yürümeyi/ “iktidar” yanlılarının ağızlarına “konu” vermeye engel olmadılar ki? İki yan da birbirini suçluyor, birbirine taş atıyor; sanki kendilerine yarar sağlayacak, sanki “iktidar” bu çatırtıdan yararlanmayacakmış gibi…

Neyse; konum bu değil! Yıllardır çeşitli yerlerde anlatılan, Tekin’in “çaycılıkla başladı, inşaat kıralı oldu” benzeri bir sürü “haksız” kazanımlarından söz ediliyor, ama neden bugüne değin ileri sürenlerin hiçbiri de “dediklerini” ikinci kez yineleyemiyor! Benim gibi “bilmeyenler” soruyor; sordum da geçtiğimiz yıllarda! “Mümkün mü” diye sormuştu bana, bende kendisine sorusunu yinelemiştim “mümkün mü?” bunun olamayacağını anlatmıştı!

***

Kaçırmışım, ben duymadım, Gürsel Tekin bir söyleşisinde CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır için "herhangi bir müteahhitle, otel sahibiyle, imar çetesiyle yan yana durmadım, onun öfkesini anlıyorum. Suç ortaklığı bozuluyor" deme gereği duyuyor! Başarır ne söylemişse artık, bir gün “iktidarın” elinde iki hançer daha olacak! Birisi Başarır’ın, Tekin’i suçladığı “müteahhit, otel, imar” konuları, diğeri de Tekin’in Başarır için kullandığı “yan yana oturma” konusu…

Başarır’ı Adana’da izlemiştim! Söze başlarken iyi/ hoş konuşuyor da, kalabalığın kendini dinlediğini kanıksayınca “kendinden” geçiyor! Kullandığı dil de, vücut hareketleri de, yüz mimikleri de değişiyor! En önemlisi, kalabalığın “kendini” öyküneceğini, “dediklerini” bir yerlerde diyebileceğini, kendi gibi “dokunulmazlığı” olmadığı için sorgulanabileceğini öngörmekten uzaklaşıyor! 

***

 İşte bu noktada, siyasetçinin halkla kurduğu bağın içtenliği mi yoksa gösteri mi olduğu sorusu öne çıkıyor. Gürsel Tekin’in yıllardır esnafla, zorda olanla kurduğu doğrudan iletişim ile Ali Mahir Başarır’ın kalabalık karşısında sergilediği değişen duruş, CHP’nin içinde bile farklı siyaset biçimlerini gözler önüne seriyor. Bir yanda sorunları dinleyip gündeme taşıyan, halkın günlük yaşamına dokunan bir siyaset dili; öte yanda kalabalığın coşkusuna kapılıp söylemini sertleştiren, mimiklerle kendini öne çıkaran bir başka siyaset dili…

Şunu da unutmayalım: İBB soruşturması kapsamında Başarır için de ileri sürülen suçlamalar vardı! Gözümden kaçtı mı bilmiyorum, onlara bugüne değin açıklık getirmedi, “ilgisinin” olmadığı yönünde açıklama yapmadı! Tekin’in, kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda dava açtığını da biliyoruz. Öyleyse, bu anlaşmazlık/ bu söylem neden?

***

Bu ağız kavgası, toz duman içindeki çekişmeler; gerek emeklinin/ ücretli çalışanın, gerekse politikanın hangi yarasına merhem olacağı düşünülmüyor nedense. Siyasetçiler kendi içlerindeki “iktidar” hırslarını popülist yöntemlerle dile getirirken, asıl yurttaş için yapılması gerekenlerden uzaklaşılıyor. Toplumun en alt katmanlarına inmek, esnafın elini tutmak, uyuşturucu kıskacındaki gençliği gündemde tutup çözüm yolları aramak savsaklanıyor.

Başkasına çamur atanların, önce kendi ellerindeki lekelere bakması gerekmez mi? Gürsel Tekin kendisine yöneltilen “suçlamaları” yargıya taşıyıp aklanma yolunu seçerken; Başarır’ın hakkındaki ağır suçlamalar karşısında suskun kalması, siyasetin etik değerlerini de sarsıyor oysa. Kendi açığını kapatmayanların, başkalarını "suç ortaklığıyla" suçlaması inandırıcı olmaktan uzaklaşıyor. Bu durum, yalnızca “iktidarın” eline yeni kozlar vermeye, halkın asıl dertlerini perdelemeye yaradığı gözden uzaklaştırılıyor; yazık! 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —