Oktay EROL

Tarih: 09.09.2025 04:03

HER KİM “MENFAATİ” YAŞAMDA TUTUYORSA…

Facebook Twitter Linked-in

Eskinin ne önemi varsa, kimi zaman “özlemle” anıyoruz! “Yeninin” daha iyi, daha güzel, daha yaşanılır, daha özgür, daha “hakça” olması beklenirken “eski” olan uygulamalar anlatılır! Bunun “hoş” olduğunu kimse söylemesin! Nostalji olarak anımsanması ne denli “hoşa” gitse de, “özlem” duyulması o denli gelişen dünyaya uygun değil! Bilmezlik, boşa geçen zaman, yaşamdan çalınma, uygar gelişmelerden uzak kalma biçiminde tanımlanabilir…

Seksen öncesini anımsayan bilir; her seçim öncesi bayram havasında yaşanırdı. Partinin adayları, delegeleri, örgütü bir çaba içindeydi! Aday kendini örgüte ya da genel merkeze benimsetmekten önce, parti delegesine kanıtlamak zorundaydı! Delegeye kendini en iyi anlatan, delegeyle arasındaki duvarı en güçlü yıkan, delegeyle öykü yazabilen liste sıralamasında üst sıralarda yerini alırdı! Kimse için “satıldı” ya da “satın aldı” gibi suçlayıcı dil kullanılmazdı!

***

12 Eylül’le birlikte delegenin, kayıtlı üyenin “öncelikleri” rafa kaldırıldı! Adaylar, kentlerinin partilileri yerine genel merkezde belirlenmiş/ yetkilendirilmiş grubun karşısına çıkmak zorunda bırakılmıştı! Kentinde ne olursa ol, kentinde ne denli sevilirsen sevil, eğer “yetki verilmiş” grubu aşamamışsan hiçbir çalışmanın/ çabanın önemi yok! üstelik üş/ beş günde sonuç alınabilecek durum da değil bu! Günlerce kentinden uzakta, belki yüzlerini ilk kez gördüğü “yetki verilmiş” grubun karşısına çıkmak için beklemek zorunda! 

Söylentileri duymayan var mı bilmiyorum; “her partinin aday borsası” olduğu öne sürüldü kimi zaman! Sözümona, “aday” olmak istiyorsan “kesenin ağzını” açacaksın, “keseden” de isteneni vereceksin ki “aday” olabilesin! Bu olgu yalnız milletvekilliği için değil; belediye başkanlığı için de geçerli! Şu an “böyle bir suçlamadan” dolayı dosyaların da olduğunu geçtiğimiz aylarda duyduk! 

***

Bazen duymuşsunuzdur, denir ki; bir vekil ya da belediye başkanı, beş yıllık görev süresince bugün için aylık ikiyüzbin lira alsa, beş yıl olan altmış ayda alacağı onikimilyon lira, doğru mu? Öyleyse eğer, bir vekilin ya da belediye başkanının seçilebilmesi için onbeş/ yirmimilyon lira harcaması olacağı ileri sürülüyor, bu sizce akılcı mı?

Aday olmak, il/ ilçe örgüt seçimlerinde aday olup delegeyle “parasal ilişki” içinde olmak ne denli demokratik bir olgu olmasa da, bizim gerçeğimiz, günümüzde yaşamımızın içinde! Biz bunu geçmiş seçim dönemlerinde “makarna/ yağ” diye de anımsıyoruz! Üstelik işi abartı noktasına getirip, elektriği olmayan bölgelerde “elektronik eşya” dağıtıldığını duyduğumuzda şaşırmamıştık nedense! “Bal tutan parmağını” yalar denmiş, geçiştirilmişti! Yurttaşı bir yandan yoksullaştırır, bir yandan “açlık sınırı” altında yaşamaya sürüklerseniz, bir yandan da “doymazlara” yeni bir “geçim” kapısı aralarsanız “bu” yaşamın tüm evresine yayılır; politikayla, entrikacı olmayan yurttaşlar uğraşmaz, bu işe yatkın olanlar da oralardan hiç uzaklaşmaz!

***

Chp İstanbul İl örgütü için, Ekim 2023’te gerçekleştirilen İl Kongresi seçimlerinde “usulsüzlük” yapıldığı gerekçesiyle “yaklaşık iki yıl aradan sonra”, kongrede seçilen il başkanı, yönetim kurulu ile disiplin kurulu üyelerini görevden uzaklaştırıldı, yerine kayyum atandı! Savcılıktan yapılan açıklamada “Davacı tarafın iddialarının basit bir iddianın ilerisine geçtiği, gerçekleşen seçimlerin demokrasi ve eşitlik esaslarına aykırı yapıldığı, delege iradelerinin çeşitli menfaatler karşılığı etkilendiği hususlarında yaklaşık ispat şartı sağlanmıştır” deniyordu! 

Konu bu; “delege iradelerinin çeşitli menfaatler karşılığı…” Bunu anlatıyorum ilk satırdan beri! Seçim önce “makarnaya, yağa, şekere” alıştırdığınız, onunla doymasını sağladığınız bir toplumdan söz ediyorum! Böylesine “özlettiniz” işte “eskiyi”! Delegenin “menfaat karşılığı” beklemeden oy kullanmasını ortadan kaldırdınız! Anımsıyorum, babam yıllarca parti içinde yöneticiydi; yanındaki arkadaşlarıyla “menfaat gözetmek” gibi bir şeyle uğraşmadılar! Üstelik “menfaati” bir yana bırakın, “adayı” ağırladılar, ikramda bulundular! Her kim bu tür “menfaatlere” bulaşıyorsa, her kim bunu yaşamın içinde tutuyorsa, her kim bu sistemin kalmasını istiyorsa, ne diyeyim ki; her tür cezasını bulsun! Yurttaşın çektiği bu yoksulluğun, çıkmazı nedeni bunlar değil mi? 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —