Erdoğan VAROL

Tarih: 11.08.2025 01:52

HÂLÂ!

Facebook Twitter Linked-in

Makalemde doğada nadir görülen bin olaydan söz edeceğim. Bu olay hâlâ
bilinmezliğin hakim olduğunu anımsatıyor bize… Olay Afrika’da geçiyor. Şu şekilde gelişiyor:
“2 Mart 2012'de Afrika'daki bir insanın ölümünün ardından, akıllara durgunluk veren bir olay oldu...
Lawrence Anthony adında bir çevre korumacı, Afrika'da yaşadığı evde ani bir kalp krizi geçirdi ve vefat etti... Fillerle iletişim kurabilmesiyle, kontrol edilemez derecede agresif filleri sakinleştirmesiyle bilinen Anthony, birçok filin hayatta kalmasını sağlamıştı... Arazilerine girdiği için veya saldırdığı için insanlar tarafından vurulan filler, Anthony sayesinde sakinleşmiş ve insanlar için herhangi bir 'tehdit' olmayı bırakmışlardı...
Şaşırtıcı olan olay ise, Anthony'nin ölümünden 12 saat sonra yaşandı...
Evine, kurtardığı fillerden bir grup tek sıra halinde yürüyerek geldi. 12 saatlik mesafeden geldiği sanılan bu filler, 2 gün boyunca evinin etrafında kaldılar... Bir gün içerisinde başka bir yerden bir fil sürüsü daha geldi, onların da katettiği mesafeye bakıldığında, yola Lawrence Anthony'nin öldüğü an çıktığı anlaşıldı...
Bu iki fil sürüsü, kendilerine bakan, iletişim kurabildikleri, sevdikleri insanın ölümüne yas tutmaya gelmişlerdi... 
Filler, ölüme yas tutan ender hayvanlardan biri... Ölü fil gördüklerinde kendi gruplarından olsun olmasın, yas tutar, bedeni açıkta kaldıysa üzerini dallarla ve yapraklarla örterler... Aynada kendilerini tanır, suyu daha sonra içebilmek üzere çukurlara gömer ve inanılmaz bir hafızaya sahiptirler...
Anlaşılan o ki, bağlantı kurdukları bir kalbin durduğunu kilometrelerce öteden hissedecek kadar hassaslar... Anthony'nin öldüğünü nasıl anladıkları bir soru işareti, ama aynı zamanda da gelişleri, kalbin enerjisinin/iletişiminin tür farkı gözetmeksizin, çok geniş bir alana yayıldığının da kanıtı...”

*****
Anlatacağım ikinci olay bir tren yolculuğunda geçiyor! Başlığı “Hayat Bir Tren Yolculuğu Gibi” ve şöyle sürüyor:
“Bu sabah başka bir trene bindim, bir yer bulup oturdum. Kısa bir süre sonra biletleri kontrol etmek için görevli geldi. Solumdaki koltukta oturan genç, biletinin olmadığını söyledi. Son duraktan bindiğini, işe gittiğini, bilet alamadığını anlattı. Parası yokmuş, sadece banka kartı varmış ama onunla da ödeme yapmayı deneyince işe yaramadı. Görevli anlayışlıydı ama yine de ceza yazmak zorundaydı. Ceza tutarı 50 euroydu ve genç bu cezayı bir hafta içinde ödeyebilecekti. Üzgündü ama başka çaresi yoktu. Görevli ceza makbuzunu hazırlamaya başlayınca, cezanın genç için en az bir günlük çalışmasının karşılığı olduğunu düşündüm (çünkü işe gidip gelmesine rağmen bu durumdaydı).
Ona sordum:
“Affedersiniz, bilet ne kadar?”
“15 euro, gidiş-dönüş.”
“Tamam, ben öderim.”
Genç bana baktı ve “Teşekkür ederim” dedi. Ben de ona “Teşekkür ederim” dedim.
Birisi bana bir zamanlar, “Rastgele iyilik yap” demişti.
Size bu davranışımı anlatmak için yazmıyorum. Önemli olan, 15 euronun benim hayatımı değiştirmeyecek bir miktar olması. Elbette bu para benim için az değil; değerini biliyorum ve hayatım boyunca da bileceğim. Ama o anda bu paraya benden çok daha fazla ihtiyacı vardı. Onun işi, hayatı ya da hikâyesi umurumda değildi. Yardım etmek için onu tanımama gerek yoktu. Doğru olduğunu hissettim ve öyle yaptım.
Belki yarın o da bir yabancıya yardım eder, belki yarın bana ihtiyaç duyduğumda bir yabancı bana yardım eder. Çünkü hayat, eninde sonunda biraz tren yolculuğu gibi: Gidiş-dönüş.

Bugünlük de bu kadar!

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —