Oktay EROL

Tarih: 17.12.2025 19:46

ÜRETİMİN KAMÇILANMASI…

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekim 2025 verilerinde ücretli çalışan sayısında geçen yılın aynı ayına göre yüzde bir oranında artış olduğunu açıkladı. Görünürde olumlu bir tablo çizen bu artış, toplamda yaklaşık 160 bin kişilik bir genişlemeye işaret etse de, bu büyümenin kaynakları incelendiğinde ekonominin geleceğine ilişkin ciddi kuşkular ortaya çıktığı gerçeğini gizleyemiyor.

Özellikle bu genişlemenin öncül gücü olması beklenen, üretimin, dış satımın etmeni konumundaki sanayi alanında çalışan sayısı tam yüzde 3,5 oranında düşüş göstermiş; unutulmasın! Bu daralma, ülkenin uzun sürede üretim gücünü yarışım kapasitesini zayıflatma tehlikesini içinde barındırmaktadır; bu yaşamsal yitim göz ardı edilmemeli. Sanayi sektöründeki bu çalışan sayısındaki düşüş, ekonominin geleceği açısından düşündürücü olması gereken net bir uyarı olmalı…

***

Sanayideki bu yitime karşın, inşaat sektöründe yüzde 6,2, hizmetler alanında yüzde 2,5 oranında ortaya çıkan belirgin artışlar, toplam çalışan sayısını yukarı çeken temel etmenler olarak ortaya çıkıyor. Ancak, bu alanların niteliği açısından iç tüketime, dönemsel yatırımlar, ekonomik iniş/ çıkışlara bağlı olduğu unutulmamalıdır. İnşaat projeleri bittiğinde işgücü hızla azalır; hizmetler alanındaki canlılık ise genellikle düşük verimlilik düşük ücretlerle sınırlı kalarak kalıcı, sürdürülebilir bir üretim gücü oluşturmaz. Buna mı sevinmemiz gerek?

Ekonominin ağırlık merkezinin, katma değeri yüksek sanayiden, inşaat hizmetlere kayması, yapısal kırılganlığı kaçınılmaz olarak artırmakla kalmaz, ülke ekonomisinde de olumsuzluklar oluşturduğunu yıllardır yaşıyoruz. Bu durum, son yıllarda “iktidarın” izlediği "beton ekonomisi" olarak adlandırılabilecek politikaların somut bir sonucudur. Üretim odaklı sanayi tarım gibi alanlardan çekilen işgücü, doğrudan dışsatım alanlarını daraltmakta, teknolojik ilerlemeyi yavaşlatmakta ülkenin kalıcı gönencinin temellerini aşındırmaktadır.

***

“İktidarın” sıklıkla dile getirdiği "büyüyoruz" söylemi, toplam çalışan sayısındaki yüzde birlik artış rakamına bakıldığında yüzeyde doğru gibi görünse de, tablo derinlemesine incelendiğinde farklı bir öykü anlatmaktadır. Toplamda bir artış olsa da, kalıcı üretim gücünü ortaya koyan sanayi, tarım gibi temel sektörlerde daralma yaşanması, ekonomik büyümenin sağlıklı sürdürülebilir temellere dayanmadığını göstermektedir. İnşaat hizmetlerdeki genişleme geçicidir; büyüme, kalıcı üretim gücünden değil, büyük ölçüde tüketim/ kısa sürede dönemsel yatırımlardan beslenmektedir.

Sanayideki yüzde 3,5'lik bu daralma, üretim gücünü törpüleyen, dış satım çokluğunu zayıflatan ücret politikaları üzerinde baskı oluşturabilecek yadsınmayacak bir gelişme olduğu yabana atılmamalı. Bu yapısal değişim, uzun süreçte ekonomik büyümeyi zorlayan dış ticaret dengesini bozarak sürdürülebilirliği zora sürükleyen bir etken olarak değerlendirilmesi olası…

***

İnşaat hizmetler alanındaki yükselişin, sanayi tarımda yaşanan düşüşle birleştiği bu tablo, ülke ekonomisinin gelecekte karşılaşacağı ciddi zorlukları şimdiden gösteriyor olmalı. Bugün verimli topraklarda yaşamamamıza karşın, birçok temel tarımsal ürünlerin dışalımla sağlanması görmezden gelinebilir mi? Üretim gücünün zayıflaması/ dışsatımda daralmaların yaşanmasıyla, kalıcı gönencin temellerinin aşınacağı gerçeği saklanamaz.

Bu olumsuz gidişatı tersine çevirmek için atılması gereken adımlar nettir: Sanayi, tarım alanları yeniden canlandırılmalıdır. Üretim odaklı teknolojiye dayalı yatırımların artırılması, çiftçiye sanayiciye yönelik doğrudan etkili destek mekanizmalarının yaşama geçirilmesi, üretim zincirini güçlendirecek kapsamlı planlamaların yapılması zorunludur. Eğitimden araştırmaya, altyapıdan uygun finansmana kadar üretimi besleyecek her girişim, ekonomiyi geçici bir canlılıktan çıkarıp kalıcı sürdürülebilir bir güce taşıyacak tek yoldur.

***

Ne yazık ki, TBMM’deki güncel bütçe görüşmeleri, bu yapısal sorunlara kalıcı çözüm getirecek üretim odaklı bir çabayı yansıtmıyor açıkçası... Bakanın, “emeklilerimiz, çalışanlarımız için gereken her şeyi yaptık” diye savunduğu uğraşlarının sonucunda yurttaşın büyük çoğunluğu açlığa karşı direniyor! Yapılması zorunlu olan sanayi ile tarımın canlandırması, yurttaşı gönence taşıyacak teknolojiye dayalı yatırımlar yerine, bütçe öncelikleri yine anaparadarı desteklemeye, kısa süreli özendirmelere yönelmektedir. 

Üretim gücünü zayıflatan bu dengesizliğe karşın, kaynakların büyük bölümü üretime girmeyen sektörlere akıtılmaktadır. Bu yaklaşım, ülkeyi dışalım bağımlılığına sürükleyen, dışsatım çokluğunu daraltan, sanayideki yitimi derinleştiren döngüyü gelecekte daha da pekiştirecektir. Kalıcı gönencin yolu, rantın desteklenmesi olmaz, topyekün üretimin kamçılanması ile olasıdır; unutulmasın… 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —