SUAT UMUTLU

Tarih: 25.08.2025 06:03

VUKUAT-I ADİYEDEN

Facebook Twitter Linked-in

​"Ucuz olan ne kaldı ki, her şey ateş pahası. Ucuz olan tek şey dünyanın kahrı; Dünyanın kahrını çekmek bedava..!" Victor HUGO

 ​Hayat...
Adeta bir savaş alanı.Büyük güçler kendi oyunlarını kurarken, bizler üç maymunu oynuyoruz.

Öyle değil midir?

Futbolda topun asla beklediğimiz yere gitmediği gibi hayatın karşımıza çıkardıklarına¹ her daim hazırlıksız yakalanan insanoğlu, kaybettiği her şeyi fark ederken, maalesef kendini kaybettiğini anlayamazmış²!

O halde günümüz dünyasının portresine baktık ve bu çağ, doğruyu söyleyenin değil, susanın; yanlışa itiraz edenin değil, görmezden gelenin; haklıyı savunanın değil, güçlüyü koruyanın; dik duranın değil, eğilip bükülenin; düşünenin değil, sorgusuz itaat edenin; dalkavuk ve omurgasız olanın makbul olduğu lanetli bir çağdır?³,  diyebilir miyiz?

Adına 21.Yüzyıl, uzay çağı, modern çağ, dijital dünya, bilişim çağı, global, küresel vs. diyoruz, okuyunca kulağa hoş gelse de, hepsi boş, laf-ı güzaf!

Bakın,
Dünyadaki her şey neden bu kadar kötü,insanlar neden durmadan birbirlerine kötülük yapıyorlar, neden acı çektiriyorlar?... Hem,insanın kendisi kötü iken, kötülüğü nasıl düzeltebilir?⁴

Acaba !
Dünya kötülük yapanlar tarafından değil de,seyredip hiçbir şey yapmayanlar tarafından mı yok edilecektir⁵, diyenler haklı olabilirler mi?

​Bu lanet çağdan; Çarpık düzenden en çok etkilenen bir ülkeyiz.Bakınız toplumsal bir çürüme yaşanıyor; doğrular ve eğriler yer değiştiriyor. Türkiye nüfusunun %99’u Müslüman olarak bilinirken, bu inançlı kesim dahi neye, nasıl inanacağını şaşırmış durumda.

​Günümüz Türkiye'sini kimin yönettiğine baktığımızda, İslami iktidarın tarikatlar, cemaatler ve milliyetçi ülkücülerle kurduğu ortaklığı görüyoruz ki, bu ortak yönetim şekliyle birlikte, ahlaksız yaşam biçimleri, adaletsizlik, hukuksuzluk, hırsızlık, yolsuzluk, yoksulluk, rüşvet ve mafyalaşma gibi eğriler inanılmaz derecede çoğaldı⁶.

Böylece,
Bir ülkede görülebilecek en tehlikeli salgın,ahlâktan bağımsız din fanatikliğidir⁷, uyarısının ne kadar doğru ve önemli olduğunu da görüyoruz.

Gücün haklı çıktığı yerde adalet yoktur⁸ derler ki, tüm bu yanlışları sahiplenip çoğaltanların, doğru adına eğriyi sahiplenenlerin o %99'luk kesimin yöneticileri ve bizzat kendisi olduğunu⁶ kabul edersek;

Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın, rehberi şeytan olmuştur.⁹ diyen de haksız değil demektir.

Kısaca mesele; inancın, siyaset ve ticaret başta olmak üzere, ikili ilişkilerde dahi bir araç olarak kullanılması sonucunda bu toplum şaşkın ve çaresiz.

Hangi İslâm’a inanacağını şaşırmış durumda: CIAsal İslam mı, İngiliz İslam’ı mı, Siyasal İslam mı, Arap İslam’ı mı, Arabesk İslam mı?

Bu kafa karışıklığı içinde eğride birleşiyor, doğruyu azınlıkta bırakıyor ve bu kötü gidişte yer alarak kendi geleceğinin katili rolünü üstleniyor.

​Sonuç olarak, yeni yüzyılın yeni Türkiye’si, tüm eğrileri %99’a sığdıran, tüm doğruları ise %1’e hapseden bir “dünya lideri” haline geldi⁶.

İşte bu durumumuza, Vukuat-ı adiyeden, kanıksandı gitti¹⁰ desek de aslında bu kanıksamak, vebadan da tehlikeli ve lanetli bir hastalık¹...

Bazen doksan'a takılan toplar huzur verse de yaşadığımız ne varsa her şeyin müsebbibi tarih bilincimizin ve kimliğimizin kaybı olabilir mi?

Tarih, atalarımızın başarılarını, hatalarını ve mücadelelerini bilmek, bugünkü kimliğimizin nasıl oluştuğunu anlamamızı sağlar ki, aksi takdirde tarihini unutan bir toplum, tıpkı hafızasını yitirmiş bir birey gibi, kolayca manipüle edilebilir.

Unutmayalım ki;
Geçmişimiz olmadan,kendimizi nasıl tanırız?¹¹ Geçmişini hatırlamayanlar onu tekrarlamaya mahkûm olurken¹² daha da ürpertici olanın,geçmişi kontrol eden geleceği kontrol edeceğidir¹³.

Gerçekten nereden eseceği belirsiz rüzgârlarda savrulan bir yaprak gibiyiz...

Neden unutuyoruz ki; tarih, bizi yargılamadan düşünmeye zorlayan bir ayna değil midir?

Tarih bilinci olmadığında ahlaki çöküş de algısı da güçlenmez mi ve eleştirel düşüncemiz de zayıflamaz mı?

Tamam,
Korku bizi kör etmişti,korku yüzünden körlüğümüz sürecek¹⁴ satırları bir romandan ama bir gerçeği de yüzümüze vuruyor,belki tarihi görmezden gelmemizin ana sebebi de bu ama bu körlükten daha da kötü olan, görebilip de görüş sahibi olmamaktır¹⁵ ...

Ne kadar çarpıcı bir gerçek... Zaten küresel güçler, tarihi de manipüle ederek böyle yönetmiyorlar mı?

​Bakınız, gençlerimiz köklerinden kopuk, diğer taraftan insani vasıflar yozlaşıyor, empati yok oluyor ve ekonomik felaketin içinde de sıkışıp kalıyoruz.

Tekrarında yarar görüyorum. Tarihimiz sanki tozlu bir rafta unutulmuş bir kitap gibi,ne bir şey biliyor ne de umursuyoruz, adeta her şeyi kanıksadık. Bilmeliyiz ki, kanıksamak, aslında yavaş yavaş kendimizi silmekle eşdeğer, zira geçmiş sadece olanı biteni değil; aynı zamanda kim olduğumuzun, neye dönüştüğümüzün ve neye dönüşmememiz gerektiğinin de pusulasıdır.
Ve,
'Çöküntü çağındayız.At izi, it izine karışmıştır. Ülke devletsiz, devlet sahipsizdir'¹⁶ diyenin de, 'Liderler tehlikeli değildir, asıl tehlike her şeye inanıp sorgulamayan ve menfaatleri uğruna her haksızlığa sessiz kalan kitlelerdir.'¹⁷ diyenin de haklılık payı var mı, yok mu? diye düşünmek, çağın sorunlarından çıkış yollarının da var olduğu inancını ve umudunu taşımalıyız.

​Sessizlik ve pasifliğin, doğruyu söyleyenin değil susanın makbul olduğu bir düzen yarattığına,bu düzenin, cesareti ve dürüstlüğü cezalandırarak toplumsal vicdanı zedelediğine ve düşünmek yerine itaat etmeyi tercih eden toplumun da manipülasyona açık hale geldiğine inanıyor, bu çağ, umursamazlığımızın doruk noktası olsa da, küresel oyunların piyonları olsak da, yapabileceklerimiz var diyor ve soruyorum:

Değerli Okurlar,
Her şeyden önce hafızayı canlı tutmak gerekiyor.Tarihi, bir övünç ya da mağduriyet aracı değil, öğrenme ve ders çıkarma rehberi olarak görmeliyiz. Mustafa Kemal Atatürk'ün de belirttiği gibi, "Asıl temeli kendi içimizden çıkarmak zorundayız."

​Tabii ki, eleştirel düşünme alışkanlığı da önemli.Toplum, aptal kafaların sığ ve yavan gevezeliklerini, büyük beyinlerin düşüncelerinden daha ikna edici bulur¹⁸. İşte bu yüzden, kolay olanı, yani yargılamayı değil; zor olanı, yani düşünmeyi seçmeliyiz.

Sesinizi duyurmanız da gerek;
Değişim her zaman yerelden başlar:Ailede, iş yerinde, mahallede dik durmak ve yanlışa itiraz etmek bu çağın panzehiridir.

Önemli olan insanın böyle bir toplumda mezar taşı gibi suskunluk simgesi olmamasıdır¹⁹, olmamalıdır da...

​Değerli Okurlar,
​Bizler,tarihin aynasında kendimizi kaybetmemek için Steinbeck’i; düşünmenin zorluğuna meydan okumak için Jung’u; hayatın öngörülemez topunun peşinden gitmek için Camus’yü; sessizce kaybolmamak için Kierkegaard’ı; korkunun körlüğünden sıyrılmak için Saramago’yu ve bu lanetli çağı anlamak ve tanıklık etmek için İsmet Orhan 'ı, Güner Sönmez’i okuduk.

Unutmayın,
İnsanların çoğu dış dünyayla ilgili düşüncelere kendilerini öyle kaptırırlar ki,kendi içlerinde nelerin öldüğünden habersizlerdir²⁰ ve tüm bu teşhisler bize bir şeyi fısıldıyor: Kendinden başla!

Okumayan,yazmayan, düşünmeyen toplumlar içten içe çürür. İş bitirmeye, köşe dönmeye koşullandırılmış bir toplum eninde sonunda bu hovardalığın faturasını öder. Gidiş o gidiştir¹⁹ ki, bu yüzden;
Var olun,yazın, düşünün, sorgulayın ve asla “N’olcek gari!” demeyin... Kaleminiz de,zihniniz de daim olsun ve hep hakikati arasın. Zira asıl mücadele; Sessizliğe karşı ses olmak,kanıksanmaya karşı hafızayı diri tutmak ve eğrilere karşı doğruda ısrar etmek ve insan kalabilmektir...

"Uyumak istiyorum,uyuyamıyorum, düşünmeyeyim diyorum, onu da yapamıyorum."
(Lev TOLSTOY )


Suat Umutlu / 24 Ağustos 2025

Dipnotlar:
¹Albert Camus ²Søren Kierkegaard ³Prof.Dr.Güner Sönmez ⁴Lev Tolstoy
⁵Albert Einstein ⁶İsmet Orhan
⁷Jeremy Bentham ⁸Platon ⁹Ataol Behramoğlu ¹⁰Bora Manavoğlu ¹¹John Steinbeck
¹²George Santayana ¹³George Orwell
¹⁴Jose Saramago ¹⁵Helen Keller
¹⁶ Kemal Tahir ¹⁷Ali Şeriati
¹⁸Arthur Schopenhauer ¹⁹ Uğur Mumcu 
²⁰ Nicola Tesla


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —