İfral TURGUT

Tarih: 28.06.2024 00:50

HADİ, POLYANNACILIK OYNAYALIM

Facebook Twitter Linked-in

Bu yazıyı, bazılarımız okuyup geçecek. Bazılarımız beğenecek. Bazılarımız daha ilk cümlelerden sonra, “Aman, bu tür yazıları o kadar çok okudum ki,” diyecek. Ama sanırım çok azımız, yazının sonuna geldiğimizde, başını kaldırıp, dönüp geçmişe bakacak.

Ne çok pişmanlıklar, ne çok keşkeler içeren; hayatın hızlı karmaşası içinde, hep bir yerlere ulaşmak, hep bir şeyler daha yapmak, bir şeylere daha sahip olmak için koşuştururken, durup bir an kendimize bakmayı unuttuğumuzu, o karmaşa içinde kendimizle birlikte yaşamayı da ıskaladığımızı düşünecek.

Neden mi yazıyorum bu yazıyı. Dün akşam bir kadim dostumla dertleştim. Dedi ki, “Kendime bir baktım; dört sene öncesine kadar, hep başkaları için yaşamışım. Artık içimden geldiği gibi yaşıyorum. Hiçbir şeyi dert etmeden.”

Erma Bombeck… Amerikalı köşe yazarı. Hayatla dalga geçen komik yazılarıyla ünlendi. 22 Nisan 1996’da kanserden öldü. 

Zor bir hayat yaşamıştı. Erken yaşta babasını kaybetmiş, fakirlik içinde büyümüş, hayatı boyunca da böbrek rahatsızlığıyla uğraşmıştı. Ama o, hiçbir zaman “hayatını vücudunun yönetmesine” izin vermedi. Çalıştı, çabaladı; gazeteci oldu; evlendi, anne oldu. İşsiz kaldığı zamanlarda bile umudunu kaybetmedi. 

Ve Erma ölmeden bir süre önce pişmanlıklarını kaleme aldı. İşte söyledikleri: 

Dün:     Artık yok.

Yarın:    Belki.

Şu An:  Sahip olduğumuz tek şey.

ÖYLEYSE, YAŞAMAK İÇİN NEDEN BİR MEÇHULÜ BEKLİYORUZ Kİ?

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —