Oktay EROL

Tarih: 09.06.2024 21:41

MESLEK ODALARI “ÖDENTİ” DEMEK Mİ?

Facebook Twitter Linked-in

Meslek odalarının, derneklerinin ödevi “üyelerinden” yalnız ödenti almak değildir; aldıkları ödentinin hakkını vermektir, üyelerinin haklarını aramaktır, sıkıştıklarında önlerini açacak ataklarda bulunmaktır, bakış açılarını genişletmektir! Başka, ya da demokrasi aygıtlarının işlediği ülkelerde işleyişin böyle olduğunu sanmıyorum! Kuruma “yarar” sağlamadığını anlayanlar “ayrılmayı” da bir erdem sayıp koltuğu terk ediyorlar! Alman Başbakan Merkel’i anımsayın!

Bizde koltuğa oturan ne siyasi parti başında olanlar, ne de yıllardır oda başkanlığı yapanlar kalkmak istemiyorlar! İşin acı yanı, geçen onca yıllarda, birçok kez “geçtiğimiz 6-7 sene içerisinde kanatlarını açtı ve ne kadar büyük olduğunu gördü, Adana'ya ve Türkiye'ye kendisinin ne kadar büyük olduğunu da gösterdi” denilmesine karşın, aslında “hiç de” iyi gelişmeler olmadığını, Adana’da her geçen gün ekonomik daralmanın büyüdüğünü, bunun da nedeni olarak “geçmişte tarımla uğraşan çiftçiler, ağalık kültüründen geldiği için Adana ortaklık kültüründen uzak” sözleriyle karşılık veriyor, GİAD’e beş dönemdir başkanlık yapan Ömer Faruk Sakarya.

***

Sakarya’nın “Adana ortaklık kültüründen uzak” sözüne katılıyorum. Ancak, geçtiğimiz gün Özcan Aladağ’da aynı konuyu yazarken, haklı olarak şu tümceyi kurdu: 30 yıl önce gazetelerde yazdığımız haberleri, köşe yazılarını arşivden çıkararak incelediğimde yalnız bu kent adına karar verenlerin isimlerinin değiştiğini ama izledikleri yolun, yöntemin hiç değişmediğini gördüm!

Kurumlar, başarısızlıklarını gizlemek için oldum olası “sanal” gerekçeler arar! “İktidar” da öyle değil mi? Sanki yirmiiki yıldır ülkeyi yöneten, bugünkü “kötü” gidişin nedeni kendileri değilmiş gibi “aslı” olmayan gerekçeler sıraladıklarını, üstelik sıkça “dış odaklar” dediklerini, böyle bir olgu varsa da kendilerinden sorulması gerektiğini bilmeyen yok! GİAD başkanı Sakarya’nın sözleri ondan farksız mı? Başkanlığın birinci, ikinci dönemlerini anlatırken “6-7 sene içerisinde kanatlarını açtı” sözlerine yer verip; aslında ne açılan kanat, ne de Adana’da büyüme olmadığını anlayınca da “ağalık kültürü nedeniyle ortaklık kurulamıyor” saptamasını yaparak “kötü” gidişe gerekçe bulabiliyor!

***

Başta da söyledim. Üyelerinden ödentileri “neden” aldıkları, üretim ya da katma değer için “ne” yarar sağladıkları bilinmeyen kurumların “değişmeyen” başkanlarının, “değişmeyen” yöntemlerinin sonucu bunca yaşananlar! Birkaç yıl önce yaşamını yitiren, Aksaraylı bir Yargıç vardı Kozan’da. Kozan’daki varlıklı katmanların birbirine “küs” gibi, ya da birbirinin “yaşam alanına” saldıracak tutum içinde olduklarını, aslında bunun “çözülemeyecek” bir olgu olmadığını söylemiş, Aksaray’dan örnek vermişti. 

Demişti ki; Aksaray, Adana kadar varlıklı değil, başta da iklimi. Ancak Aksaray’daki gurbetçiler ev, bahçe, akaryakıt istasyonu almak yerine üretime yönelik araştırmalar yapıp, üçü/ beşi/ onu bir araya gelerek fabrikalar kurdular! Hem bölgenin ekonomik kalkınmasını sağladılar, hem de iş olanakları oluşturdular. Kozan’a bakıyorum. Sizin de gurbetçileriniz var, ancak hepsi ayrı yerlerde, üstelik Kozan’a katma değer katmayan yerlere paralarını yatırıyorlar, bu nedenle de ekonominiz iyi değil! 

***

İşte bunu yapacak “biri” olmalı! Adana’ya katma değer katmayan, ancak Adana’da salt sayısal varlığıyla övünülen birçok işletmenin, ya da varlığın önünü açacak olan da, onları bir araya getirecek olan da, yeni iş olanaklarının kapılarını aralatacak olanlar da meslek odaları/ dernekleri… Çünkü “var” olmalarının ilk nedeni de bu değil mi? 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —