İfral TURGUT

Tarih: 20.10.2024 20:47

RABİNDRANATH TOGORE

Facebook Twitter Linked-in

Babası varlıklı bir din adamı. Özel öğretmenlerle yetişti. 7 yaşında hukuk okumak üzere Londra'ya gönderildi. Burada edebiyat kültürünü de geliştirdi.

Dünya görüşü değişiyordu. Hindistan'ın geleneksel kast sınırlarını aşarak, Hindu dininin tekelci ve   gelenekçi çemberini kıran bir olgunluğa ulaştı.  

Mucize ve kerameti bir yana iten, her şeye egemen mutlak ve yanılmaz bir kuvvet yerine, bilgelik ve aşkın esin kaynağı olan insan ve dünyayı kavrayan, yücelten bir varlığa inanmaya başladı. Tanrı’yı tek bir cümleyle tanımlıyordu: "Tanrı tektir ve biçimi yoktur, ama bin bir amaçla, bin bir şekle girer."

İnandığı  ülküleri kardeşlik, ahlaklılık, insan severlik, kadınlığın yükseltilmesi, kastların kaldırılmasıydı. Bu da doğal olarak, klasik Hinduizmin karşısında olmak demekti. .  

22 yaşında yazmaya başladı. O yıllarda Bengal Hindistan'ın her bakımdan canlı ve ileri bölgesiydi. Din, edebiyat, politika alanlarında yeni görüşler beliriyordu. Kendisinden önce edebiyatta yenilik yapmış olanlar vardı ama Togore   kendisini tutuculuktan kurtaran ilk şair ve yazar olarak tanındı. 

İlk şiiri "Sabah Şarkısı" şiddetli eleştirilere uğradı. Ama   doğa ve insan sevgisinin yoğun olduğu Kitan Jali adlı şiiri de yazınca ünü dünyaya yayıldı.  

Hindistan'ın İngiliz emperyalizminin boyunduruğundan kurtulması için büyük çabalar harcadı. Bunu hep ılımlı bir üslupla yaptı. Edebiyat alanındaki başkaldırısını yeterli bulmuyordu. Gençliğin milliyetçi bir eğitimle yetiştirilmesi amacıyla “Sükûn Barınağı” adlı bir okul kurdu, Batı ve Hint geleneklerini kaynaştıran bir Üniversitesinin oluşumuna da katkıda bulundu.   

1913'te yazdığı “Gora” adlı romanıyla Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı. İngiltere kendisine "Sir" unvanını verdi. Ama bir yandan da katliama devam ediyordu.  Tagore bir şeyler yapması gerektiğine inanıyordu. Genel Valiye bir mektup yazarak Sir unvanını iade etti. Artık Gandi'yle beraberdi. 

Atatürk hayranıydı.  Atatürk’ ün milliyetçi ve reformcu hareketlerini örnek aldığını, Atatürk’ü Asya kıtasını yeniden uyandıran kişi olarak tanımlıyordu. 1922’de Türkiye’ye geldi ama Atatürk’le görüşmesi kısmet olmadı. Ama Atatürk’ten bir ricası vardı. Kitap istiyordu. Atatürk de özenle seçtiği 41 kitap gönderdi.  Kitaplar Tagore'nin kurduğu üniversitede hala sergileniyor ve kitapların önünde de “Türk halkının armağanıdır” şeklinde bir plaket var.

Togore 67 yaşında resim yapmaya başladı. Emperyalist sistemlere karşıtlığı ve üstün yeteneğiyle dünyanın sayılı şairleri arasına girdi. 7 Ağustos 1941'de doğduğu şehir Kalküta'da öldü.

Atatürk’le nihayet öldükten sonra buluştu. Nasıl mı? Özgürlüğün  değerini en iyi bilen milletlerden Küba halkı, Havana’nın en işlek caddesinde dünyada özgürlüğü en güzel simgeleyeceğine inandığı Atatürk’ün bir büstünü yaptırdı ve hem sağına hem soluna hayatını özgürlük savaşına vermiş iki kahramanın büstünü koydu. Sağındaki Togore idi. Solundaki mi? Onu da bir başka vesileyle anarız.

HEPSİNİN RUHLARI ŞAD OLSUN!+


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —